Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Hozat: Kürtler mutlaka sandığa gitmelidir

Hozat: Kürtler mutlaka sandığa gitmelidir

18 Mart 2019, 11:11

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürtlere karşı sinsi bir politika yürüttüğüne dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Bakur ve Türkiye şehirlerinde yaşayan Kürtlerin mutlaka sandığa gitmesi gerektiğini belirtti.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Stêrk TV'de yayınlanan özel programa konuk oldu. Gündeme ilişkin konuları değerlendiren Hozat, Newroz, Kahramanlık Haftası, İmralı tecridi, Kürdistan ve Türkiye'deki yerel seçimlere ilişkin konuştu. DAİŞ'in yenilgisine de değinen Hozat, Gazeteci Enes Yıldız'ın sorularını yanıtladı. Newroz şehitlerini anarak konuşmasına başlayan Hozat, "Başta Rêber Apo'nun, halkımızın, Leyla Güven ve Nasır Yağız şahsında tüm açlık grevi direnişçilerinin ve tüm Ortadoğu halkının Newroz'unu kutluyorum. Yine Mazlum Doğan şahsında tüm Newroz şehitlerini anıyorum.

Kahramanlık ayına giriyoruz, yine heval Egîd şahsında tüm özgürlük ve devrim şehitlerini saygı ile anıyorum. Mart önemli bir aydır. Bütün direnişler bu ayda yaşandı. 14 Temmuz ve Newroz ruhu ile kadınların ve gençlerin öncülüğünde zindanlarda ve dışarıda eşsiz bir direnişle bir mücadele yükseliyor. Bu çok önemli.

Önder Apo'ya yönelik büyük bir işkence uygulanıyor. İmralı'da soykırım politikaları uygulanıyor. Devlet İmralı dışında tüm Kürdistan'da, Kürt halkı üzerinde ve bölgede bu politikaları uyguluyor. Buna karşı büyük bir direniş sergileniyor. Bugün bu direnişin öncülüğünü Leyla Güven, Nasır Yağız ve zindandaki arkadaşlar yapıyor. Yine Strasbourg'da, Avrupa'nın farklı ülkelerinde, Bakur'da, HDP merkezlerinde büyük bir direniş sergileniyor. Başur'da Soran halkımız büyük bir direniş içerisinde. Rojava'da halk aylardır ayakta, Avrupa'daki halkımız ayakta" diye konuştu.

TECRİDİN KIRILMASI İÇİN GÖSTERİLEN TUTUM YETERSİZ

Açlık grevi direnişçilerine olan desteğin gün geçtikçe daha da arttığını söyleye Hozat, devamla şunları belirtti: "Kürdistan'da ve diğer ülkelerde halkımız direnişçilere güçlü bir şekilde sahip çıktı. Direnişe sahip çıktı, bu önemli. Büyük bir sahiplenme var. Genel basında da gündemleşti. Uluslararası toplumda da bir sahiplenme durumu var. Kürt davasına ve önderlikle ilgili bir bilinçlenme söz konusu. Fakat bu yeterli değil. Özellikle Bakur'da ve Türkiye'de milyonlarca halkımız yaşıyor. Demokratik kamuoyu, demokrasi güçleri daha fazla seslerini yükseltmeliler, daha fazla sahip çıkmalılar.

İmralı'daki tecrit Kürt halkına, Türkiye'ye, demokrasi güçlerine uygulanıyor. Türk devleti önder Apo şahsında Kürtlere karşı bir savaş yürütüyor. Bu savaş Türkiye halklarına, toplumuna karşı da yürütülüyor. Gerçekte olan budur. Bunu iyi bilmemiz lazım. Toplumun yarısı AKP-MHP faşist iktidarına karşıdır. İktidarın onlara baskı, işkence, açlık, acı ve şiddet dışında bir şey getirmediklerini biliyor. Bugün Türkiye toplumu, Türkiye'deki kadınlar baskı ve zulümle karşı karşıyalar. Büyük bir tecritle karşı karşıyalar. Kimse düşüncesini özgür bir şekilde ifade edemiyor. Özgür, eşit ve demokratik bir yaşam sürdüremiyorlar."

ERDOĞAN VE BAHÇELİ'NİN BEKA SORUNU VAR

Erdoğan ve Bahçeli’nin Beka sorunu açıklamalarını da değerlendiren Hozat, "Türkiye'de hukuk ve demokrasi kalmadı. Siyasi, toplumsal ve ekonomi alanlarında Türkiye'nin durumu çok kötü. Bütün halk bir savaş içerisinde. Fakat AKP-MHP milliyetçiliği ve ırkçılığı daha da arttırmış durumda. Türkiye toplumunda bir korku yaratmak istiyorlar. Her gün Beka sorunu var diyor. Türkiye'nin gelecek sorunu var. Gerçeğine baktığında Beka sorunu yok. Erdoğan ve Bahçeli'nin Beka sorunu var.

Beka sorunu AKP-MHP iktidarıdır. Varlıkları Türkiye toplumu için Beka sorunudur. Bu iktidarın ortadan kaldırılırsa, Türkiye'de ekonomik ve toplumsal sorunlar kalmayacak. Bu iktidar kendisi için Beka sorununu yaratıyor. Beka sorununun nedeni, toplumun direnişi değil AKP-MHP iktidarının kendisidir. Türkiye'nin özgürleşmesi, Kürt halkının kendi kendini yönetmesi ve Bakur'da demokratik özerkliğin inşa edilmesi, Türkiye'nin demokratikleşmesi neden Beka sorunu olsun? Kürt sorununun çözülmesi Türkiye'nin geleceğini aydınlatacaktır" şeklinde konuştu.

TÜRKİYE MUHALEFETİ GÜÇLÜ DEĞİL, HDP YALNIZ KALIYOR

Türkiye'deki muhalefetin rolüne değinen Hozat konuşmasına şöyle devam etti. "Türkiye'de muhalefet güçlü değil. AKP-MHP iktidarı eğer Kürtlere ve Türkiye halklarına karşı bu kadar faşist bir politika yürütüyorsa sebebi direniş ve mücadelenin eksik olmasıdır. Parçalı ve zayıf bir muhalefet var. Demokratik güçler de birlikte hareket etmiyor. Blok, cephe ve hareket olarak değil de, herkes kendine göre bir mücadele yürütüyor. Bu yüzden iktidar daha fazla baskı uyguluyor. Eğer buna karşı topyekun bir direniş, güçlü bir muhalefet varsa o da şuan HDP'dir. HDP tek kalıyor.

HDP'ye karşı katliam, tasfiye politikası yürütülüyor. Aktif çalışma yürüten, çalışan yurtseverler tutuklanıyor. Siyasetçiler ve vekiller bugün tutuklular. Her gün HDP'ye karşı saldırılar oluyor. Bu yüzden HDP'nin faşizme karşı güçlü bir mücadele yürütmelerine izin verilmiyor. Faşizmi zayıflatmak veya ortadan kaldırmak için büyük bir direniş gerekiyor. HDP'nin yürüttüğü mücadele değerlidir, insan takdir ediyor. Bu kadar savaşa, şiddete ve tasfiyeye karşı büyük bir mücadele ve direniş var. Bu iyi. Ama yeterli değildir. Bu rol de kadınlara, Kürt halkına, demokrasi güçlerine ve HDP'ye düşüyor."

BU SEÇİM DİRENİŞİN BİR PARÇASIDIR

31 Mart yerel seçimlere dikkat çeken Hozat, Erdoğan'ın sözlerine de cevap verdi. Erdoğan'ın Kürtlere karşı açıktan bir düşmanlık yaptığını vurgulayan Hozat, "Erdoğan kim başka kimlik ve inançtan bahsederse başka ülkeye gitsin diyor. Bu faşizmdir, ırkçılıktır. Erdoğan Kürtlere ne kadar düşmanlık yaparsam o kadar oy alırım diye hesap etmiş, milliyetçileri ve ırkçıları etrafıma toplarım diye düşünmüş.

4 yıldır AKP-MHP faşist ittifakı Kürtlere karşı katliam yürütüyor. 1 yılda toplumu teslim alacaklarını hesapladılar. Halkın iradesini kırıp, özgürlük hareketini tasfiye etmek istediler. Onlara karşı direnen kimse kalsın istemediler. Şu an Türkiye ve Kürdistan'da direnişin git gide daha da büyüdüğünü görüyoruz. AKP'nin elinde sadece tek bir sermayesi kalmış. Bu da ırkçılıktır. Erdoğan-Bahçeli siyaseti halkları bölüyor. Halkı birbirine karşı kışkırtıyor. Bu iktidar bu yöntemlerle ayakta kalmak istiyor.

Bu seçim çok önemli. Bu seçimde, tecridi kırmanın, faşizmi yenilgiye uğratmanın ve Kürdistan'ı özgürleştirmenin alt yapısını oluşturuyor. Bu mücadelenin ve direnişin bir parçası olarak görmeliyiz 31 Mart seçimlerini. Bu seçimlerde Kürt ve Türk halkı ile demokrasi güçleri başarı kazanacaktır. Erdoğan ve Bahçeli siyasette büyük bir darbe alacaktır" dedi.

TÜRKİYE ŞEHİRLERİNDEKİ KÜRTLER MUTLAKA OY KULLANMALIDIR

Kürt halkın iradesine sahip çıktığı ve kendi kendini yönetmek istediğini belirten Hozat, "AKP bütün Kürt halkının belediyelerini gasp etti, kayyum atadı. Şu an fırsat var. Kürt halkı bu seçimde güçlü bir cevap vermeli. Halkımız büyük bir hareketlilik içerisinde. Her tarafta seferberlik var. HDP her yerde çok güzel karşılanıyor. Bu da Erdoğan'ın siyasetini boşa çıkarıyor. Erdoğan Kürdistan'ı işgal etmek için artık bir yöntem bulamıyor. AKP'nin İslamiyet ile hiçbir alakası yok. Kürtleri yok etmek için dini istismar ediyorlar. Bu siyaset iflas etti.

Kürtleri gözden çıkarmış diyor, Kürdistan yok, Kürtler ülkeyi terk etsin. Kürtleri tahrip edip sandıklara gitmelerini engellemek istiyor. Kürtler seçimi boykot etsin ve sandıklara gitmesin istiyor. Böylece AKP-MHP seçimi kazanacağını düşünüyor. Bu sinsi bir politikadır. Halkımız bu gerçeği iyi anlamalıdır. Bu iktidarın büyük bir darbe yemesi lazım. Türkiye şehirlerinde olan halkımız da mutlaka sandıklara gitmelidir, oyunu kullanmalıdır. Bu uyarıyı yapmak istiyorum. Bazı hainler dışında hiç kimsenin AKP'ye oy vereceğine inanmıyoruz" şeklinde konuştu.

AKP BİTMEYENE KADAR DAİŞ BİTMEZ

Suriye'de yaşanan kaos ve bölgedeki dengelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hozat şunları dile getirdi: "7 yıldır Suriye güçleri DAİŞ çetelerine karşı savaşıyor. Kuzey Suriye ve Kürt halkı büyük bir direniş sergiledi. Efrîn'de, Cerablus'ta, Bab ve Ezaz'da olan çeteleri DAİŞ'ten ayrı tutamayız. DAİŞ'ten önce El-Nusra vardı, Serêkaniyê’ye saldırdı. Bu çeteler daha sonra bölünerek Suriye ve Irak şehirlerinde savaştılar. Sonra DAİŞ'in adı duyulmaya başladı. Bunların hepsi El-Kaide'nin bir parçasıdır. Bilinç olarak aralarında bir fark yok. Efrîn'deki çetelerin DAİŞ'ten bir farkı yok. Zihniyetleri aynı.

Bu çetelerin arkasında AKP-MHP var. AKP zaten Türkiye'nin DAİŞ'idir. DAİŞ zaten AKP'dir. Aralarında hiçbir fark yok. DAİŞ hem Suriye'de, hem Irak'ta hilafet devleti kurmak istedi. Suriye'de merkezleri Reqa, Irak'ta Musul'du. DAİŞ çeteleri ortadan kaldırıldı mı? Hayır, bu çeteler şuan Cerablus, Efrîn, Ezaz ve İdlîb'teler. Bu mücadelenin sürmesi lazım. Reqa ve Dêra Zor'da hücreleri var.

Kuzey Suriye'de uyuyan hücreleri var. Baxoz köyü de bu ay özgürleşecek. Ama DAİŞ varlığını farklı şekilde sürdürecek. Farklı isimlerde kendini örgütleyecek. Kaos yaratacak, bombalar patlatacaktır. DAİŞ kolay kolay ortadan kalkmayacak. Çünkü AKP yok olmadı. AKP iktidarda olduğu sürece DAİŞ'in bitmesi zor. AKP askeri, siyasi ve lojistik anlamında DAİŞ'i desteklemeye devam edecektir. Silah ve cephane yardımı yapacaktır."

TÜRKİYE DAİŞ'İN MERKEZİ OLMUŞ DURUMDA

Uluslararası güçler ve Amerika'nın DAİŞ'ten dolayı Suriye'de olduklarına dair açıklamalarını hatırlatan Hozat, "Eğer DAİŞ'i bitirmek istiyorlarsa AKP iktidarını yok etmeliler. Herkes biliyor AKP iktidarı olduğu sürece DAİŞ farklı isimlerle örgütlenecektir. Türkiye DAİŞ'in merkezi oldu. DAİŞ Türkiye ve Bakur şehirlerinde örgütlenmek istiyor. Bu çetelerin hepsi Türkiye'den Suriye'ye geçtiler. Türk devleti onları sınırdan geçirdi, eğitim verdi. O yüzden Türkiye'yi kendilerine yurt olarak görüyorlar. Türkiye'ye giderlerse kurtulacaklarına inanıyorlar.

Bu çeteler Türkiye'nin onlara nasıl yaklaştığını biliyor. Türk devleti onlara sahip çıkıyor. Bundan sonra Efrîn, Cerablus, Bab ve Ezaz'da savaş daha da kızışacak. Oradaki çetelerin hepsi DAİŞ ürünüdür. AKP de DAİŞ'in siyasi yönetimidir. Suriye demokratik güçlerinin elinde binlerce DAİŞ çetesi var. Etkili bir siyaset yürütülmeli orada. Bu DAİŞ esirleri için herkes kendini sorumlu görmeli. Koalisyon güçleri ve Avrupa devletleri sorumluluk almalı. Binlerce çete Avrupa'dan gelmiş. Kimileri Rusya'dan, kimileri Çin ve Kafkasya'dan gelmiş" dedi.

ŞAM YÖNETİMİ SURİYE KÜRTLERİNİ KAZANMALI

Kuzey Suriye yönetimi ile Şam arasında yaşanan görüşmelere değine Hozat, "Şam yönetimi Suriye'nin gerçekliğini iyi görmeli ve anlamalı. Şam yönetimi hala eski Suriye gibi düşünüyor. Eski Suriye'nin olması mümkün değil. O dönem geçti. 8 yıldır Suriye'de büyük bir savaş var. Suriye param parça olmuş. Şu an Fırat'ın batısı Türk devletinin işgali altında. Türk devleti Fırat'ın doğusunu da işgal etmek istiyor. Dahası Kuzey Suriye'nin tamamını işgal etmek istiyor.

Kürt ve Kuzey Suriye halkına karşı Misak-i Milli planını devreye koymak istiyor. Türk devletinin stratejik planı bu. Türk devletinin hedefi Suriye'yi daha da parçalamak. Şuan Efrîn, Cerablus ve Bab'ı işgal etmiş durumda. İdlib'de kaos var. Türk devleti Rusya ile ittifak yürütüyor. Rusya bu ittifakı bozmak istemiyor. Fiiliyatta bu ittifak yürümüyor. Rusya İdlib'e müdahale etti. Günlerce bombaladı. Rusya Türk devletini kızdırmak istemiyor çünkü aralarında ekonomik anlaşmalar var. Enerji ve silah anlaşmaları var. Rusya bu anlaşmaları bozmak istemiyor" ifadelerini kullandı.

KÜRT-ARAP İTTİFAKI STRATEJİK BİR İTTİFAKTIR

Erdoğan'ın El-Nusra'yı kontrolüne almak istediğini söyleyen Hozat konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Türk devleti Efrîn, Cerablus, Ezaz ve Bab'ı Türkiye'ye katmak istiyor. Bu plan Soçi'de yapıldı, ama yürütülmedi. Rusya eğer güvenli bölge istiyorsan El-Nusra'yı tasfiye et dedi. El-Nusra'yı daha da güçlendirdiler. O yüzden Halep sınırına kadar geldiler. El-Nusra daha çok İdlib'i kontrol etti. Rusya şu an bunu kabul etmiyor. Rusya El-Nusra'yı tasfiye etmek istiyor.

Türkiye ve Rusya arasında gizli bir anlaşma var. Ortak bir güç oluşturmak istediler. Türk ve Ruslar birlikte kontrol etsin. Türkiye ve Rusya'nın planları arasında Suriye'nin bölünmesi var. Amerika ve Rusya arasında da böyle bir plan var. Şam yönetiminin bunu çok iyi bilmesi lazım. Meseleye akıllı bir şekilde yaklaşmalı ve Kürtlerle ittifak kurmalıdır. Kürt-Arap ittifakı stratejik bir ittifaktır."

ANF

Bu haber 484 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Prof. Dr. Bedriye Poyraz, Dersim’deki tarikat örgütlenmesinde Munzur Üniver..