Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / 'Kırmanciye Dili' bitiyor mu? Hüseyin AYRILMAZ yazdı..

'Kırmanciye Dili' bitiyor mu? Hüseyin AYRILMAZ yazdı..

21 Şubat 2019, 13:10

'Dersim merkez olmak üzere ana diliyle okuyan ve yazan kimse yok gibi'Bir süre önce UNESCO, dünyada kaybolan dillerle ilgili yaptığı açıklamada Kırmancki’nin de bu kategoride olduğunu belirtti. Bu açıklamanın ardından bir an için herkes bunu konuşur oldu, ama hepsi o kadar!

Aslında bu gerçeği görmek için UNESCO’nun açıklamasına çok da ihtiyaç yoktu. Çünkü Dersimliler olarak bu ölümü zaten kabullenmiş vaziyetteyiz, yani dürüstçe kendimizle yüzleşirsek hali hazırda bu dilin ölmesinin hem seyircisi ,hem tanığı ve bir anlamda da sanığı durumundayız.

Bundan yola çıkarak haksızlık yaptığımı söyleyenler olabilir. Hatta abarttığımı düşünenler de çıkabilir. Peki, bir an için düşünelim: Aynı topraklarda yüz yıllar boyu konuşulan ve yok edilemeyen bir dil, son elli yıl içinde nasıl yok olma noktasına kadar gelebildi? Denilecek ki, son elli yılda hızlı bir asimilasyona tabi tutulduk ve kendimize yabancılaştırıldık, peki bu mazeretin arkasına sığınmamız gerçekten bizi haklı kılar mı? Bana kalırsa hayır! Çünkü koca bir tarih karşısında bunun lafı dahi edilmez; yani elli yılda bu noktaya geldiysek, yüz yıllar boyunca her türlü kıyım ve katliamdan geçerek bu dili ve kültürü bize “pir u pak” haliyle teslim edenlere tarih önünde ne diyeceğiz? Dolayısıyla nerden bakarsak bakalım, ortada sorunlu bir durum var demektir. Hadi Dersim dışında yaşayanların mazeretini bir an için kabul edelim, peki Dersim’de yaşayanlara ne demeli… Gündelik konuşmalarda bile, birisi kendi dilini konuşmaya kalksa, diğeri illaki Türkçe yanıt vermede ısrar ediyor ve nerdeyse konuşanı ayıplıyor; bu tavır hem ilde hem ilçelerde hem de köylerde abartısız böyledir.

Yaş ortalamasında bizim kuşağı temel alırsak, önemli bir kesim bu dili biliyor ve en çok duyarlılık göstermesi gereken bu kuşak ne yazık ki bu konuda en ufak bir adım atmıyor. İstisnaları bir yana bırakırsak, bu günün Dersim’inde mezrasından köyüne, yerel yönetiminden demokratik kitle örgütüne, esnafından çalışanına ve işsizine kadar herkesin bildiği bu dil, neden konuşulmuyor?
Bildiği halde insan kendi ana dilini konuşmuyorsa ve günlük yaşamında ilişkilerini ona göre yürütmüyorsa, kanımca kalkıp asimilasyonculara ve inkârcılara çok da kızmasına da gerek yok! Bunu neden söylüyorum, çünkü mazeret üretmede üstümüze yok. Gelin mazeret yerine hiç konuyu sağa sola çekmeden, ortağı olduğumuz bu kötülükten payımıza düşeni dürüştçe kabul edelim. Kuşkusuz dilimizin bitiş noktasına gelmiş olmasının sorumlusu elbette devlettir, ama o zaten yapması gerekeni yapıyor: peki biz niye bu kervana dâhil oluyoruz?
Bu dil yüzyıllardır sözlü aktarımlarla yaşadı. Evlerde ve sokaklarda konuşularak bize kadar geldi. Şimdi de bu gelenek rahatça sürdüre bilinir ve bu imkânsız da değildir.
Yasaklar, o toprağın tarihiyle eştir, ama Kırmanciye toplumu kendisine dayatılan yasakları hiçbir zaman için tanımadı ve bir gün olsun meşru görmedi. Görmediği içindir ki dilini ve inancını evinde, ocağında, sanatında yaşatarak bize kadar getirmeyi bildi.

Gelinen noktada, bir asimilasyon zehirlenmesine bu kadar kolayca teslim olmamız; evde, sokakta, alışverişte kilidi kendi elimizle dilimize vurmuş olmamızın izahatını hep birlikte bir kez daha etraflıca düşünelim ve sonra da neden önce biz, “elveda ey ana dilim” diyerek bu kervanın yürütücüleri içinde gönüllüce yer aldığımızı sorgulayalım!
Bu gün Dersim’de genel çoğunluk bu kulvarda koşarken duyarlı kesimin çabaları az da olsa insana umut kaynağı oluyor. Meramım bu umutların büyütülmesi üzerinedir. Kurumlarımızdan ve yerel yöneticilerimizden ricamız, dille ilgili kampanyalar organize edilsin. İnsanların bu dili sokaklarda, resmi dairelerde, alışverişlerde konuşmaları için teşvik edici çeşitli araçlar kullanılsın.

Merkezde ve ilçelerde kurs yoluyla dil eğitimi verilemez mi? Kanımca bu konuda öğrenci sıkıntısı çekilmez. Talep olacağını biliyorum, olsa olsa eğitimci sıkıntısı çekilir, fakat sorun, bu alanda öğrenim görenlerden destek alınarak giderilebilir. Konunun vahametİ sebebiyle söylüyorum: Bu gün başta Dersim merkez olmak üzere ana diliyle okuyan ve yazan kimse yok gibi…

Dersim halkının önemli bir kesiminin yüzünün, hala özgürlüğe ve demokrasiye dönük olduğu biliniyor. Dolayısıyla, siyasetin yanında bu alanla ilgili de bir vicdani muhasebeye gitmek zorunludur. Bu sebeple önerim, olayı bütünlüklü ele almak zorundayız, yani halk olarak bizi biz yapan değerlerimizden biri olan dilimizi konuşarak yaşatamazsak, bu kendimize yapacağımız en büyük haksızlık olacaktır.

1938 sonrası, uzun bir sessizlik dönemidir. Ne kıyım, ne de katliamdan kimse söz etmemektedir. Sanki tarih öncesi yaşanmış ve kapanmış bir olaydı Dersim meselesi. Zira bu halkın ne tarihi ne kültürü ve nede dili vardı. Yetmişli yıllarda, devrimci hareketin Dersim’de yarattığı aydınlanma, resmi tarihin sorgulanmasına vesile oldu. Bu aydınlanma Dersim’in geçmişiyle ilgili yeni arayışları da beraberinde getirdi. Ama en büyük sarsıntı ve derinlemesine araştımalar Kürt özgürlük hareketinin yarattığı etkiyle ortaya çıkmış oldu. Öyle ki, yerin yedi kat altına gömüldüğü sanılan her şey bu süreçte gün yüzüne çıktı ve bize de bazı değerlerimizi hatırlattı. Diyeceğim, dünden bu güne topraklarımızda süren hesaplaşma hala bitmiş değil, hala dil-kimlik üzerindeki inkâr ve asimilasyon bütün hızıyla her alanda devam ediyor. Bu uğurda hala bedeller ödeniyor. Dolayısıyla durup süreci izleme yerine alternatif çözümler üretmek gerekiyor ve bu da mümkündür. Çünkü buna ihtiyacımız var: önce kendimizden başlayarak bir duyarlılık sürecini örebiliriz, yeter ki, toplum olarak buna karar verelim ve inanalım…
(Dersim Gazetesi Kasım 2012 sayısından)

Bu haber 341 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Etnik, dini, sosyo-politik kimliği ve doğasıyla tarihsel özgünlüğü olan Der..