Kitabın Alevilik ve Kürdoloji bölümlerinde, dönemin güncel konularını tarihi arkaplanıyla ele alan makaleler özellikle dönüp okunması gerekiyor. Anısı acı bu olayların yanında, kitapta ilginç portrelerle de karşılaşmak mümkün.
Mehmet Bayrak, Türk resmi tarihinin Kürtlere yönelik geliştirdiği uğursuz T’leri (tedip-yola getirme, tenkil- cezalandırma, tehcir-yerinden etme, temdin-medenileştirme, taktil- toplu katletme, temsil- asimile etmek) deşifre etmede önemli çalışmalar yapmış bir Kürdolog.
Özellikle Cumhuriyet döneminde ‘gayet mahrem ve zata mahsustur’ damgalı Kürtlerin bir halk olarak yok edilmesi için hazırlanan planları gün yüzene çıkartan, Kürtler üzerine yapılan çalışmalarda, en çok başvurulan kaynaklardan biri. Bunlardan en önemlisi Kürtler ve Ulusal-Demokratik Mücadeleleri 1993 yılında kendisin sahibi olduğu Özge yayınları etiketiyle okuyucuya ulaşmıştı. Bu kitabın yayımlanması ile beraber özellikle Şark Islahat Planı’nın ne denli kapsamlı bir devlet projesi olduğu daha iyi anlaşılmıştı. Öyleki kitabın yayımlanmasından sonra şimdilerde iktidara yakın duran tarihçi Cemil Koçak devlet aygıtının Kürt halkı hakkında böyle bir ‘tuzak’ kurabileceğine inanmadığı veya inanmak istemediği için olsa gerek bizzat Mehmet Bayrak’ı evinde ziyaret ederek orijinallerini görmek istemişti.
TC’nin Kürt Anayasası: Şark Islahat Planı
Prof. Dr. Mesut Yeğen’in ‘’TC’nin Kürt Anayasası’ olarak tarif ettiği bu bu plan daha sonra ‘Kürtler’e vurulan kelepçe: Şark Islahat Planı’ adıyla 2009 yılında ayrı bir kitap olarak yayımlandı. Araştırmacı Mehmet Bayrak bir televizyon programında bu belgeleri nasıl ulaştığının ilginç öyküsünü şöyle anlatıyordu: ‘’Bir zabıta memuru,.. O da şimdi sahaflık yapıyor. Ama kitap kurdu tarzında bir zabıta memuru. İçişleri Bakanlığı’nın çöplüğünde SEKA’ya (Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları A.Ş) gönderilmek üzere bir klasör bulmuş, o da tanıyor beni, bu tür konulara ilgimi biliyor. Bu klasörü alıp götürüyor daha önce tanıdığım bir sahafa. Bana haber verdiler. Gittim, ilk bir iki sayfası kopmuş olmakla birlikte, baktım dehşetengiz bir çalışma… Korkunç bir çalışma. Bu da (Şark Islahat Planı) o dökümanın içindeydi.’’
Tersyüz edilmiş tarihi gerçekler
Son olarak Mehmet Bayrak’ın 1972-2018 yılları arasında muhtelif yerlerde yayımlanmış yazı ve söyleşilerinden oluşan kitabı ‘Alevilik- Kürdoloji- Türkoloji Yazıları- II’ Özge yayınlarında çıktı. Bu serinin ilk cildi ’Alevilik-Kürdoloji-Türkoloji Yazıları 1973–2009 ‘ kitabı da 2009 yılında aynı yayınevinden çıkmıştı.
Kitabın Alevilik ve Kürdoloji bölümlerinde, dönemin güncel konularını tarihi arkaplanıyla ele alan makaleler özellikle dönüp okunması gerekiyor. Yazarın Türk devletinin Efrîn işgal harekatının hemen ertesinde kaleme aldığı ‘Kürt-Dağlılar’ın Mutalebât’ından Afrin Saldırısına’ başlıklı makelesi bunun en güzel örneğidir.
Yine Kerkük’ün Irak devleti tarafından işgal edildiği dönemde kaleme aldığı ‘Paylaşılamayan Petrol Şehri- Kerkük’ yazısından Tayip Erdoğan’ın ‘Türk şehri’ olarak andığı Kerkük’ü, Kemalistler’in Lozan’da İngilizlere karşı ‘Misaki Milli’ sınırları içerisinde bir Kürt şehri olduğunun apolojisini yaptığını yazar.
Anısı acı bu olayların yanında, kitapta ilginç portrelerle de karşılaşmak mümkün. Ermeni katliamına karşı çıktığı için Diyarbakır’ın İttihatçı valisi Dr. Reşid bey tarafından öldürülen Hüseyin Nesimi, Türk tarih yazımında kahraman Türk kadını ‘Kara Fatma’ olarak geçen ama aslında Bayrak’ın deyimiyle Kürt amazonu olan ‘Fataraş‘ bu portlerden birkaçı.
Onlarca ayrıntı, tarihi olay ve kişilikler
Belki okuyucuları biliyordur, fakat tekrarlamakta faydar var, Mehmet Bayrak 1970’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü mezun bir Türkolog. Kürdoloji alanına yoğunlaşmasıyla Türkoloji geri planda kalmış olmasa da bu alanda değerli çalışmaları var. ‘Köy Enstitüleri ve Köy edebiyatı’ adlı geniş kapsamlı çalışması buna en iyi örnektir. Bu yeni kitabın Türkoloji bölümünde de, Fakir Baykurt, Adnan Binyazar gibi yazarlarla kendisinin yıllar önce muhtelif dergilerde gün yüzü görmüş söyleşileri var. Bu söyleşileri ‘Köy Enstitüleri ve Köy edebiyatı’ kitabının devamı olarak da görmek mümkün.
Kitapta yazarın kendi kaleme aldığı makaleler ve yaptığı söyleşilerinin yanında, kendisi ve çalışmaları hakkında yazılmış onlarca yazı bulunuyor. Okunduğunda insanı yeni araştırmalara sevk edecek onlarca ayrıntı, tarihi olay ve kişilikler ile dolu bu değerli çalışma her kesimden insanın rahatça okuyabilceği bir özelliğe de sahip.