Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Seyit Rıza’dan Öcalan’a, Mustafa Kemal’den Erdoğan’a bir devlet geleneği: Türkleştirme

Seyit Rıza’dan Öcalan’a, Mustafa Kemal’den Erdoğan’a bir devlet geleneği: Türkleştirme

17 Kasım 2018, 11:16

"Seyit Rıza beraberindekilerin idam edilişlerinin 81. yılında ben Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana kesintisiz devam eden bir devlet geleneğine dikkat çekmek istiyorum."

Tuncay YILMAZ

15 Kasım Seyit Rıza’nın Mustafa Kemal emriyle idam edilişinin yıldönümü. Seyit Rıza ve altı arkadaşı 15 Kasım 1937 Pazar gecesi 00:20’de çıkarıldıkları Elazığ İstiklal Mahkemesince idama mahkum edilmiş ve aynı gün sabaha karşı idamlarının infazı gerçekleştirilmişti.

Bu 4-5 saatlik yargılama ve infaz süresine Mustafa Kemal’in Seyit Rıza’yla görüşmesi de sığdırılmıştı. Mahkemenin kararının ardından Seyit Rıza Mustafa Kemal’in yanına götürülmüş ve af dilemesi, hayatı için yalvarması istenmişti.

Erdoğan/AKP iktidarının Ergenekon’la yeniden uzlaşmadığı yıllarda kamuoyuna servis ettiği belgelerde bu görüşmenin tüm ayrıntısını bulmak mümkün. Ayrıca idamın başkahramanı İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında da çeşitli detayları bulmak mümkün.

Seyit Rıza beraberindekilerin idam edilişlerinin 81. yılında ben Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana kesintisiz devam eden bir devlet geleneğine dikkat çekmek istiyorum.

Seyit Rıza’yı anarken çok sık dile getirilen “Ben sizin hilelerinizi anlayamadım, onlarla baş edemedim, bu yüzden görüşmek için geldim. Ölüme gidiyorum. Bu bana dert olsun, ama ben de size boyun eğmedim bu da size dert olsun” sözleri hemen herkes tarafından bilinir, paylaşılır. Ama gözden kaçırılan, daha çok da saklanan, karşı tarafın, Mustafa Kemal’in ne dediğidir.

Seyit Rıza idam kararının ardından Mustafa Kemal’le yaptığı görüşmede mealen isyan etmediklerini, Osmanlı’nın zulmünden sonra -özellikle de halifeliğin kaldırılmasıyla- Cumhuriyet’i bir imkan olarak gördüklerini, ama devlet güçlerinin kendilerine saldırdığını, bunun üzerine yaşamalarını ve kültürlerini muhafaza etmeye çalıştıklarını, sonrasında da yetkililerle görüşerek bir sulh yolu bulmak için Erzincan’a geldiklerini ama burada tuzağa düşürülerek tutuklandıklarını ve ardından haklarında idam kararı verildiğini aktarır.

Mustafa Kemal’in Seyit Rıza’ya verdiği cevap ise günümüze kadar devam eden ve bugün de Erdoğan/AKP tarafından uygulanan devlet politikasının en özlü ifadelerinden biri niteliğindedir. Seyit Rıza’nın kendi kimliği ve kültürüyle barış içerisinde yaşama talebine Mustafa Kemal “Türkleşmeyene yaşam hakkı yok” anlamına gelecek “Sana son olarak gel benden af dile, yaptıklarından pişman olduğunu söyle ki seni affedeyim. Eğer bunları yaparsan Dersim’e daha faydalı olursun. Bizimle işbirliği yaparsın. Cumhuriyet Dersim’e çok faideli işler yapacak, Dersimliler Horasan’dan gelmiş, Oğuz Türkleridir. Türklük şuurunu yeniden kazandıklarında, cumhuriyete çok faideli işler yapacaklar. Ben buna inanıyorum. Gel bu fırsatı kaçırma” cevabını vermiştir.

Bu cevap bu gün de Erdoğan/AKP eliyle Öcalan’a ve Kürt halkına verilen cevaptır. Uluslararası bir komployla/hileyle Türk devletine teslim edilen Öcalan’ın “eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşayalım” teklifine Erdoğan iktidarı (ve tabi ki sermaye ve Ergenekon’un da parçası olduğu oligarşik iktidar bloğu) “türkleşmeyene yaşam hakkı yok” cevabını vermekte.

CHP’yi sıkıştırmak için Dersim katliamını gündeme getiren ve bu sorumluluğu CHP’nin sırtına yükleyen AKP, o dönem yapılanların aynısını ve belki de daha ağırını bugün aktüel olarak hayata geçirmekte. Her ne demokrasi ve insan hakları mücadelesinin kazanımları sonucu Öcalan’ı tıpkı Seyit Rıza gibi idam edemeseler de, 20 yıldır sürdürdükleri akıl almaz, hukuk tanımaz tecritle bu idamı uzatmalı bir şekilde uygulamaktalar.

81 yıl önceki bu mezalimle gerçekten hesaplaşabilmek, ancak ve ancak bu zulmün bugünkü uygulamalarıyla yüzleşebilmekten geçmekte. Dünün Seyit Rıza’sı, bugünün Abdullah Öcalan’ıdır. Dünün Mustafa Kemal’i bugünün Tayyip Erdoğan’ıdır. Dünün İstiklal Mahkemeleri bugünün Erdoğan mahkemeleridir. Ve dünün devleti, aynen bugünün devletidir.

Bu eşitleme kimilerinin hoşuna gitmese de işin esasındaki gerçeklik tamı tamına budur. Tepkileri biraz daha yakından incelediğinizde göreceksiniz ki kimler Seyit Rıza’ya “Şaki” diyor, ya da Mustafa Kemal’i bu idamlarda suçsuz ilan etmeye çalışıyorsa, onlar bugün Öcalan’a “terörist” diyorlar ve devletin yaptıklarını meşru görüyorlar.

Hepimiz çok iyi anlamalıyız ki, faşizmin gemi azıya aldığı bu süreçte ikisiyle de hesaplaşmadan alabileceğimiz bir mesafe yok. Gerçekten AKP’den ve bu ceberut devletten kurtulmak ve demokratik, sosyal, eşitlikçi özgür bir düzene kavuşmak istiyorsak birlikte mücadeleden başka yolumuz yok…

(Politika)

Bu haber 567 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Etnik, dini, sosyo-politik kimliği ve doğasıyla tarihsel özgünlüğü olan Der..