Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Basit bir kan testinden kanser teşhisi

Basit bir kan testinden kanser teşhisi

27 Mart 2016, 14:06

Sağlıkçılar kan testleri ile kanser hücrelerinin içine girdiği evrim, mutasyon takip ediliyor ve yeni tedavi yöntemleri geliştirilebiliyor.

Kanser tedavisinin en önemli etkenlerinden biri kanserin erken teşhisi. Mevcut kanser tarama yöntemlerinin pahalı ve invaziv olması nedeniyle bilim insanları daha ucuz ve basit uygulamalı testler üzerinde yoğunlaşıyor. Son dönemde evde dahi uygulanabilir kan testleriyle kanseri erken evrede yakalayabilecek yöntemler konusunda büyük ilerlemeler sağlandı. 

İnsan vücudundaki tüm hücreler öldükleri zaman kana DNA’larını salar. Serbest dolaşan DNA'lar olarak adlandırılan bu DNA’lar arasında (kanser hastalarında) ölen kanser hücrelerine ait DNA'lar da bulunur. Ve kanser hücrelerinin DNA'ları tabii ki normal hücrelerinkinden daha farklıdır. 

Aslında bugün bilim dünyasının peşinde olduğu kan testinin hikayesi 1990’lı yılların sonlarında başlıyor. O dönem Hong Kong’daki Çin Üniversitesi’nde bir araştırmacı olan Dennis Lo, hamile kadınlarda fetüslerin anormalliklere sahip olup olmadığını anlamak için bir test geliştirmeyi hedefliyordu. Lo, kanda serbest dolaşan DNA'ların incelemesiyle fetüsün Down Sendromuna sahip olup olmadığını belirleyecek bir test geliştirmeyi başardı. Lo’nun başarısı sadece bu değildir. Kanserin erken teşhisi için de yepyeni bir perspektif geliştirdi. 

Lo’nun hastalarından birinden alınan kan örneklerinde yapılan serbest dolaşan DNA incelemesinde, fetüse ve vücut hücrelerine ait olmayan DNA'lar saptandı. Söz konusu hastaya çok erken evre bir tür kan kanseri teşhisi kondu ve hayatı kurtuldu. 

Kanda kanser DNA'ları tespiti 

Kanser hücrelerine ait DNA'ların sayısı tabii ki normal hücrelerin DNA'larına göre çok çok daha az. Ancak bilim insanları günümüzdeki teknolojilerle bu DNA'ların yakalanmasının sağlanabileceğini belirtiyor. 

Baltimore John Hopkins Üniversitesinden Bert Vogelstein’a göre kandaki tümör DNA'larının izlenmesiyle kanser tedavisinde büyük aşamalar kaydedilebilir. 

Vogelstein ve ekibi 2007 yılında bağırsak kanseri hastası 18 kişiyi ameliyatla vücutlarındaki tümörler alındıktan sonra takip etmeye başladı. Sürekli olarak hastaların kanlarındaki serbest dolaşan DNA'ları inceleyen ekip, kanser hücresi DNA'larının kandaki sayısı ile tümör büyüklüğü ve yaygınlığı arasında paralellik olduğunu sapladı. 

Ekibin takip ettiği hastalardan kanlarında kanser hücresi DNA'larına rastlananların tümünde hastalık geri dönerken temiz çıkanlarda bir daha hastalık görülmedi. 

Volgelstein’in ekibi 2014 yılında 640 kanser hastası üzerinde yaptıkları deneylerde hastaların yüzde 75’inin kanser hücrelerinin tespit edildiğini duyurdu. Ekibin deneylerinde beyin, mesane ve prostat kanserinin çok az kanser hücresi DNA'sını kan dolaşımına soktuğu belirlendi. Bu kanser türlerinin kandan tespit edilmesi için oldukça ileri aşamalara gelmesi gerekti. 

Ancak bilim insanlarına göre akciğer, kan, mide, karaciğer, bağırsak kanseri gibi hastalıklar çok erken evrelerde dahi kana izlerini bırakıyor. Bu şekilde hastalıkların erken evrede tespiti mümkün olabiliyor. 

Tedavi sürecinde de kan testi önemli 

Kan testi ile vücudunda kanser hücresi tespit edilen hastalarda tedavinin ardından yapılan kan testlerinde kanser hücresinin nasıl bir mutasyona girdiği de tespit edilebiliyor. Kanser hücreleri bilindiği gibi tedavilere karşı direnç geliştirip yayılmalarını sürdürüyor. Kan testleri ile kanser hücrelerinin içine girdiği evrim, mutasyon takip ediliyor ve yeni tedavi yöntemleri geliştirilebiliyor. 

Bilim insanları günümüzde şeker hastalarının kullandığı evde dahi kullanılabilecek cihazlar geliştirerek kanserin erken tanısını sağlayabilmeyi umut ediyor. Özellikle genetik olarak kansere yatkın kişiler, sigara ve alkol tüketenler gibi yüksek risk gruplarında uygulanabilecek bu yöntemler milyonlarca kişinin hayatının kurtulabileceği düşünülüyor. 

 


Sanal zekaya yeni bir pencere

ABD’de sanal zeka uygulamaları doktorların hasta dosyalarını karıştırarak, benzer hastalıklara sahip olan hastaların doktorlar tarafından gözden kaçırılan benzerliklerini araştırıyor. 

ABD’nin New York şehrindeki Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi’nde hayata geçirilen sanal zeka uygulaması ile aynı hastalığa sahip kişilerin kan değerleri, biyopsi sonuçları, tümör kanser testleri ve hasta hikayeleri arasındaki benzerliklerini tespit etmeye çalışıyor.  

Hastanenin dijital ortama geçirilen 100 milyon sayfadan fazla hasta dosyalarını inceleyen sanal zeka doktorların hiçbir zaman yeterli zaman ayırıp inceleyemeyecekleri verileri oluşturup, insanların kullanımına sunuyor. 200 bin hastanın verilerinden hareket eden bilgisayar, sisteme yeni girilen verileri de inceliyor. 

Bu şekilde doktorlar tedavi yöntemlerinin sonuçları, bunu olumlu olumsuz etkileyen faktörler konusunda daha fazla bilgi sahibi olmayı umuyor. 

 


Tıp alanında uygulama artıyor

Tıp alanında her geçen gün bilgisayar uygulamaları artan bir şekilde kullanılıyor. Bir grup şirket sanal zekaya sahip uygulamaları hasta röntgen ve MRI tetkiklerini incelemeyi öğretiyor. Yine Chicago’daki hastanelerde kurulan inceleme sistemi kalp krizi geçirmesi muhtemel hastalar konusunda tıbbi personeli uyarıyor. 

 


Egzersiz beyinleri genç bırakıyor

Bilim insanları egzersiz yapan ve aktif olan insanların beyinlerinin yaşlılık döneminde 10 yaş daha genç gözüktüğünü ortaya çıkardı. 

ABD’deki Miami Üniversitesi’nde ortalama yaşı 71 olan 876 kişilik bir grup üzerinde yapılan araştırmada aktif olan ve egzersiz yapan yaşlıların beyinlerinin diğerlerine göre 10 yıl daha genç gözüktüğü görüldü. 

Araştırmanın başında tüm katılımcıların beyin MRI’ları çekilerek temel hafıza ve bilinç testleri yapıldı. Beş sene sonra yeniden çağrılan katılımcılara aynı testler yapılarak sonuçlar karşılaştırıldı. 

Araştırmanın sonuçlarında egzergsiz yapanların beyinlerinin 10 yıl daha genç gözüktüğü tespit edildi. Yine beyin fonksiyonlarının egzersiz yapan ekipte hiçbir bozukluk göstermediği görüldü. 

 


Sevinmek de kalbinize zarar verebilir

Bilim insanlarına göre “gülmekten öldüm” deyimi tehlikeli bir şekilde gerçek olmaya yakın bir deyin. Yapılan araştırmalar aşırı mutluluk, sevinçten kaynaklı heyecan kalbi en az mutsuzluk ve yas kadar kötü etkiliyor. 

İsviçre’deki Zürih Üniversitesi Hastanesinde Takotsubo Sendromu üzerinde yapılan araştırmalarda kalp üzerinde sevincin de üzüntü kadar olumsuz etkilere sahip olabileceğini ortaya çıkardı. 

1990'larda adı konulan Takotsubo Sendromu aşırı üzüntü yaşayan ve ani stres, şoka uğrayan kişilerde sol karıncığın altında ani bir baloncuk oluşmasıyla ortaya çıkıyor. Bu sendrom hastaların yüzde 3 ila 5’inin hayatına mal oluyor. Kalp krizine benzeyen bir ağrı ve nefessiz kalma durumunu ortaya çıkarak sendromun nasıl ortaya çıktığı üzerinde araştırmalar yapılıyor. 

1750 hasta üzerinde yapılan incelemelerde 485’inin duygusal şok nedeniyle sendromu yaşadığı belirlendi. Bunlardan 465’i olumsuz etkiler nedeniyle sendrom yaşarken 20 tanesi ise sevindirici olaylar nedeniyle kriz geçirdi. 

İnsanların yoğun bir şekilde adrenalin salgıladığı durumlarda kalbin olumsuz etkilenebileceğini buna sevindirici gelişmelerin de dahil olduğunu ifade ediyor. 


 

Tavşan böbreğinden organ nakli

Bilim insanları tavşan embriyosunun böbreklerini laboratuvarda büyütüp dondurduktan sonra yetişkin tavşanlara nakletmeyi başardı. Aynı yöntemin insanlara da uygulanması hedefleniyor.  

Dünyada her sene onbinlerce kişi organ nakli beklerken hayatını kaybediyor. Hastaların mevcut durumda böbrek, karaciğer, kalp gibi hayati organların nakli konusundaki tek umudu beyin ölümü gerçekleşmiş sağlıklı bir bireyin organlarının bağışlanması. 

Bu tür organ nakli tam bir çözüm de sunmuyor. Nakil olan kişinin bağışıklık sistemi verilen organı reddedebiliyor. Bu duruma karşı nakil olan kişiler sürekli ilaçlar kullanmak durumda. Nakil edilecek organın saklanmasını da ayrı bir sorun. Örneği bir böbrek vücut dışında sadece 30 saat canlı tutulabiliyor. 

İspanya’nın Valencia şehrindeki Politeknik Üniversitesi’nde yapılan deneylerde henüz 16 günlük embriyolardan alınan böbrek hücreleri, yetişkin tavşanlara nakledildikten sonra dolaşım sistemine bağlandı ve kısa sürede büyüyerek normal bir böbrek boyutunu aldı. 

Valencia’da şu anda aynı ekip tavşanlar ve keçiler üzerinde aynı deneyi yürütüyor. Deneyin sonuçlarının önümüzdeki yıl içerisinde yayınlanması bekleniyor. 

Hazırlayan: Doğan Barış Abbasoğlu

Özgür Politika

 

Bu haber 661 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Boksör İsmail Özen, Almanya’da spor, medya ve iş dünyasında tanınan bir isi..