Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Bir Dersim Hikayesi: Mısır Koçanlarını Kızartan Koku

Bir Dersim Hikayesi: Mısır Koçanlarını Kızartan Koku

17 Ocak 2018, 06:47

Çeyrek asırdır cezaevinde olan Nibel Genç’in ilk romanı raflardaki yerini aldı. Okuyucuyla buluşan ”Mısır Koçanlarını Kızartan Koku”, 90’lı yıllarda Dersim’de yakılan bir köydeki eşyaların farklı zaman ve mekânlara uzanan hikâyeleriyle örülen bir roman.

Notabene Yayınevi tarafından yayımlanan “Mısır Koçanlarını Kızartan Koku” adlı roman, neredeyse çeyrek asırdır cezaevinde olan yazar Nibel Genç’in ilk romanı.
Roman 15 öyküden oluşuyor. Her bir öykü tek başına okunacağı gibi birlikte okunduğunda da sürükleyici bir romana dönüşüyor. Keçi kılından yapılmış heybeden çıkan eşyaların ve o eşyalara dokunan insanların öyküleri, zaman zaman romanı yazan Ezima’nın zaman zaman da romanı yaşayan Ezima’nın gözünden okuyucuyla buluşturuluyor.
Yazarın ilk romanı olmasına rağmen kullanılan dilin yalınlığı, çeyrek asırdır edinilen birikimin yansıması açısından ve bir senaryoya da dönüşebilecek kurgu tekniğiyle okuyucuya özel bir romanın içinde yolculuğa çıkmış hissi veriyor.

Meyman’ın öyküleri
Dersim’de Meyman köyünde geçen öyküler ayrıca Dersim’e ve Dersim 1938 soykırımında yaşananları bugüne taşıyor. Genç, “Eğer bu kitap içimizdeki Ezimalara, çocukların masallara inanmalarını imkansızlaştıracak kadar ezici gerçeklerin altında yaşayanlara dokunmayı sağlarsa o zaman köyleri, bellekleri, hayatları yakıp Mısır Koçanlarını Kızartan Koku genzimizi daha az yakar” diyor.
Mısır Koçanlarını Kızartan Koku kitabı, 90’lı yıllarda yakılan bir köydeki eşyaların farklı zaman ve mekânlara uzanan hikâyeleriyle örülen bir roman.
Kimi edebiyatçılar kurgusu ve kullandığınız dilden kaynaklı Genç’i postmodern edebiyat örneği olarak yorumluyor.
“Mısır Koçanlarını Kızartan Koku” yazarın ilk romanı olmasına rağmen hayli ilgi gördü.

O yıllarda Dersim’de gerillaydım
Mezopotamya Ajansı’ndan Ayşe Güney’in sorularını yanıtlayan Nibel Genç, kitabın öyküsünin nasıl çıktığını şöyle anlattı:
* ’’Yakılan, boşaltılan köylere bakarken savaşın sadece savaşanları değil hafızayı, bugünle birlikte geleceği, çevreyi ve de hayatı öldürdüğüne tanık oldum. Tanıklıklar, bazı şeyleri görünür kılma isteği yaratıyor, acıyı ve yaşananları nasıl anlatabiliriz sorusunun ardına düşmem yazma arzumla birleşince bu kitap ortaya çıktı.
* Kitap, 3 Eylül 1994 günü köyleri yanarken tümüyle bakamadığı kendi batımsız gününü anlatabilmek için hikâyelerden, kurgudan bir yol inşa ediyor. Bu hikayelerle örülen bir roman. Hepimiz yaşarken hikayeler biriktirip, hikayeler anlatırız. Hem hayatın hem de belleğin dokusunda hikayeler vardır.
* Bu kitaptaki farklı kişi ve zamanları anlatan hikayelerin ortak paydasını katliam, sürgün, göçertme, şiddetle ‘soykırım kıskacında’ tutulan toplumlarda yaşayanların kırılmaları, travmaları arayış ve direnme biçimleri oluşturuyor.
* O yıllarda Dersim’de gerillaydım. Yakılan, boşaltılan köylere bakarken savaşın sadece savaşanları değil hafızayı, bugünle birlikte geleceği, çevreyi ve de hayatı öldürdüğüne tanık oldum. Acıyı ve yaşananları nasıl anlatabiliriz sorusunun ardına düşmem yazma arzumla birleşince bu kitap ortaya çıktı.
* Gel-gitleri olan, kıvamını bulması zaman isteyen bir süreçti. Hikayeler, sesler, kokular dile gelmek istedi ve kendilerini yazdırdılar.

Acının mahremiyeti
* Acıyı nasıl anlatabiliriz? Mağdurun dili kimi tuzaklara düşmeden yazıyla nasıl ifadeye kavuşur, politik olanı edebiyatın dünyasına edebiyatın dilini gölgelemeden nasıl aktarabiliriz? Biraz bunları sorun edinerek uğraştım metinle. Neleri yazacağımız kadar nasıl yazacağımız sorusuna vereceğimiz cevaplar ve bu cevapların hikayelerin akışıyla uyumu da önemliydi.
* Acıyı seyirlik kılan anlatıma düşmemeye özen göstererek, acının mahremiyetini inşa etmeye çalıştım. Bu roman karakterlerinin talebiydi aynı zamanda, biçimin ve içeriğin aynı bakıştan beslenip aynı şeyleri söylemesi söyleyebilmesi benim için önemliydi. Ne kadarını başardım bilmiyorum ama sorunsallaştırdıklarım bunlardı.
* Anlatılanlar Kürdistan’ın bir çok yerinde yaşansa da anlatı Dersim’in özgünlüğüne çok şey borçlu. Bu nedenle kitabın Dersim’e ulaşmasını çok isterim. Kitaptaki karakterlerin farklılıkları anlatının çoğulcu yapısı bir yönüyle Dersim’in izdüşümüdür. O coğrafyayla kurduğum duygu bağı ve özlem kalemime hep eşlik etti.

Çeyrek asırdır zindanda

1972 yılında Muş’ta dünyaya gelen Genç, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrenimini siyasi nedenlerle 3. sınıfta bıraktı. 1995 yılında siyasi bir tutuklu olarak cezaevine girdi. Çeşitli cezaevlerinde kalan Nibel Genç, halen Bakırköy cezaevinde. Yazarın Akdeniz Ülkeleri Forum Yarışması birinciliği yanında, Siya, Mahsus Mahal gibi dergilerde öyküleri, 2012 yılında Notabene Yayınevi tarafından yayınlanan cezaevinden tutukluların yazdığı öykülerden oluşan “Kıyıya Vuran Dalgalar” adlı kitapta bir öyküsü yayınlandı. (Politika)

Bu haber 495 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Etnik, dini, sosyo-politik kimliği ve doğasıyla tarihsel özgünlüğü olan Der..