Aracımız Maraş’a doğru yaklaşırken yaşanan duygu yoğunluğu, hissedilen hüzün ve acı büyüyor, göğüs kafeslerimiz, yüreklerimiz bir mengene tarafından sıkıştırılıyor hissi veriyor, nefes almamız güçleşiyor... Yol boyu konuşmalarımızda sözcükler boğazımıza düğümleniyor. Maraş’ta yaşananları anımsadıkça, faşizme, gericiliğe, tekçi zihniyete yönelik öfkemiz, kinimiz ve tepkimiz bir çığın büyümesini andırır şekilde büyüyor. Maraş Katliamı’nı yaşamamış olsam da, okuduklarım, belgesellerden izlediklerim, bizzat canlı tanıklardan dinlediklerim, panellere katılan canlardan duyduklarım, Maraş’ta yaşanan vahşet bir film şeridi gibi gözlerimin önünde canlanıyor…
Birgün önce bahçede aynı çaydanlıktan çay içen komşu, bir gün sonra büyük bir düşmanlıkla baltayla, kazmayla, tüfekle, pala ve bıçakla saldırıyor… Teyze, abla dediklerine tecavüz eden, hamile kadınların karınlarını deşen, sekiz on yaşlarındaki çoçukları ağaçlara çivileyen, kaynar kazanlara atan bir vahşi güruh Maraş sokaklarından Yörükselim’e doğru giderken adeta her köşe başında yeniden ortaya çıkıyor hissi veriyor.
Maraş’a gelene kadar Ceyhan’da, Türkoğlu’nda -ki Maraş Katliamı’nın en önemli tetikçi piyonlarının olduğu kenttir- polis ve askerlerce bıktırıcı kimlik, GBT kontrolleriyle sinirlerimiz geriliyor, öfkemiz giderek büyüyor. Öğreniyoruz ki, Pazarcık, Elbistan, Nurhak, Narlı, Göksun ve çevre illerden anmaya gelmek için yola çıkan çok sayıda araç ve otobüs engellenmiş. Biz İstanbul’dan yola çıkanlar, Ankara, Çorum, Mersin, Diyarbakır, Adana, Malatya’dan gelenlerden haberler alıyoruz. Birazdan Yörükselim’de olacağız.
Yol boyu görülen olağanüstü polisiye ve askeri tedbirleri, şehre girdikten sonra daha fazla gözlemliyoruz. Maraş’la çevresi adeta abluka altına alınmış. 1978’de Alevilerin, Kürtlerin, sol ve sosyalist çevrelerin büyük acılar yaşadığı bu lanetli, bu katil, bu kara şehre, şimdi de her yanında Alevi, Kürt, sol sosyalist düşmanlığının rahatlıkla görüldüğü büyük bir fotoğrafına bakar gibi bakıyoruz. Zira şehre girdikten sonra, ana artelerin, cadde ve sokakların, adeta resmi bir bayrammış gibi bayraklarla donatıldığını, hatta Yörükselim’e, Alevi mahallelerin giden sokakların evlerinde, apartmanlarda bayrakların asıldığını görüyoruz. Ama asla şaşırmıyoruz. İnsana dair düşmanlığı bu kadar yoğun yaşayan bir şehrin, yani Maraş’ın üstüne bir kez daha karabasan havası çökmüş…
Caddelerden yukarıya doğru çıkarken Maraş’ın bir sembolünü anımsıyoruz. 19-26 Aralık 1978 Maraş Katliamı’ndan aylar önce, 3 Nisan 78’de, Yörükselim’de faşistlerin kahve saldırısında kapıya çıkıp, gövdesini siper eden, bu haliyle kapıda devleşen, vücuduna 12 mermi yiyip yaşamını yitiren ve ancak bu duruşuyla sayısız canın öldürülmesini engellemiş olan Gıjık Dede’yi bir kez daha saygıyla anıyoruz. Acımız, öfkemiz, nefret ve kinimiz bir kez daha faşizme, gericiliğe, tekçi zihniyete karşı bileniyor.
Yol boyunca yurtdışından ve ülkenin birçok yerinden Maraş’a gelmekte olanlarla konuştuk. Katılım sayılarının azlığını duydukça üzülsek de, yitirdiğimiz canları, faşizme, gericiliğe, tekçiliğe inan bir kez daha toprağa düştükleri yerlerde anmak, düşmanın önünde diz çökmemenin, teslim olmamanın ve birlikte olduğumuzun mesajını vermek, kararlılığımızı bir kez daha haykırmanın duygusu bizi güçlü kılıyor.
Son polis bariyer ve engelini de aşıp yurtdışından, yurtiçinden Maraş’a gelen canlar, dostlarımız, yaren ve yoldaşlarımızla özlemle, inançla, dirençle bir kez daha kucaklaşıyor, bir kez daha cem oluyoruz. Faşizme, diktatörlüğe, düşmanlara, bu ceberut tekçi anlayışa karşı bilinçli, devrimci ve Alevice birlikteliğimizi büyük bir özgüvenle gösteriyoruz.
Herkesin yarası parmağında, bizimkisi yüreğimizde
400 kişiyi bulan kitle sayısının azlığı, Maraş’ta yaşayan canların katılımının hiç denecek kadar az olması bizi üzse de, mevcut kitle ile bir kortej oluşturup Cemevine doğru yürüyüşe başlıyoruz. Baskıcı, yasakçı anlayış burada da düşman yüzünü bir kez daha gösteriyor ve kitlenin sessizce, slogan atmadan, bayrak ve flama taşımadan yürümesini istiyor. Kitle Pir Sultan flamaları, “Maraş Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız”, “Maraşı Unutma, Unutturma” pankartları ve “Maraş, Sivas, Koçgiri-Unutulmaz Hiçbiri”, “Gün Gelecek Devran Dönecek, Katiller Halka Hesap Verecek”, “Halk Burada Katiller Nerede?”, “Maraş’ın Hesabı Sorulacak” sloganları ile yürüyüşe devam etti. Polisin slogan atılmaması, yürüyüşe müdahale edileceği tehditlerine ve yaşanan kısa süreli arbedeye rağmen kitle kararlılıkla, inançla Cemevine kadar yürüyüşe devam etti.
Yaşamını yitirenler için saygı duruşu, Gulbang’ların okunması ve çerağı uyandırılmasının ardından Alevi örgütleri temsilcileri ve siyasi partiler adına konuşmalar yapıldı. Ortak metin ve konuşmalarda, gelecek yıldan itibaren Maraş anmasının kitlesel bir mitingle yapılması, hem dışarıdan geleceklerin hem de Maraş’ta yaşayan Alevilerin daha güçlü şekilde alanlara çıkmaları konuları öne çıktı ve bu konuda kitle ile yöneticiler birbirine söz verdiler.
OHAL ve KHK ile ülkeyi, anti demokratik, yasa tanımazca ülkeyi yöneten iktidarın tüm baskı ve yasaklarına rağmen Maraş anmasının, katliamın yaşandığı yerde yapılması önemli bir olumluluktur. Ancak Platformda, yöneticiler arasında kadın canların olmaması Alevi inancımıza, toplumsal anlayışımıza ve devrimci anlayışımıza uymamaktadır. Ayrıca anma etkinliğine gençliğin katılamamış olması önemli bir eksiklik olarak görülmektedir ki, kurum yöneticilerinin kadın ve gençliğin temsil edilmesi konularında çaba göstermeleri kaçınılmazdır.
Ülkede katliamların unutulmaması, unutturulmaması, yaşananlardan ders alıp bilince çıkarılması bizler açısından son derece önemlidir. Ve bu bağlamda yıllar önce torunlarına Maraş’ta yaşananları anlatan amcanın sözleri bir kez daha gelip bir yumruk gibi boğazımıza düğümleniyor: “Herkesin yarası parmağında, bizimkisi yüreğimizde, bunu sakın unutmayın!”
Evet, katliamları unutmamak, unutturmamak ve devletle, sistemle, sorumlularla yüzleşmek, hesaplaşmak mücadelesinde Xızır hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
* Yazar Erdal Yıldırım, Maraş Katliamı’nın 39. yılında Maraş’ta Alevi kurumları, demokratik kitle örgütleri ve Alevi yurttaşların katıldığı anmaya dair izlenimlerini gazetemize (Özgür Politika) yazdı.