Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Alican Önlü'den önemli açıklamalar

Alican Önlü'den önemli açıklamalar

20 Aralık 2017, 18:04

HDP Milletvekili Alican Önlü, AKP'nin Kürdistan'daki doğa katliamına dikkat çekerek, "1937-1938 soykırımında yapılmayan bugün yapılmak istenmektedir" dedi.

HDP Dersim Milletvekili Alican Önlü, Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde söz aldı. Önlü'nün değerlendirmelerinden öne çıkan bölümler şöyle:

19 ARALIK

"Bugün 19 Aralık, ülkemiz için, bu ülke için kara bir leke çünkü 19 Aralık’ta bu ülkenin demokrasi tarihine iki katliam geçmiştir. 20 Ekim 2000 tarihinde yüzlerce siyasi tutsak F tipi hücre sistemine ve tecride karşı çıkmak, protesto etmek için ölüm oruçlarına başladı. O dönemin Adalet Bakanı "devletin şefkatli eli, hayata dönüş operasyonu" dedi ama aslında devletin katleden ama yaşamları karartan bir operasyonudur. Bu operasyonda 30 devrimci tutsak yaşamını kaybetti, 237 tutsak da yaralandı. Bu katliamda yaşamını yitiren tutsakları, devrimcileri anıyorum, katliamı yapanları da lanetliyorum. Yine, Koçgiri, Dersim, Sivas gibi 19 Aralık 1978'de Maraş'ta da Aleviler karşı bir katliam organize edildi. Devletin gözetiminde sivil faşist güçler tarafından yapılmış bu katliamda yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum ve bu katliamı gerçekleştiren, seyirci kalan devletin aklını da lanetliyorum.

'DEVLET CİDDİ BİR YIKIM YAŞATTI'

İnsan hayatının bu kadar ucuz, katliamların bu kadar yoğun yaşandığı bir ülkede doğa katliamları da aynı şekilde devam etmektedir. 15 yıllık AKP iktidarı enerji, tarım, çevre ve güvenlik politikalarından dolayı ormanın ekosistemini, su havzalarını, dağlar, doğa ve kültür değerlerini ekonomik ve siyasal çıkarları için yok etmektedir. Geldiğimiz noktada, yüz yıllardır doğayla uyum içinde yaşayan halklara ait sosyal, ekonomik ve kültürel değerler devletin bu politikalarından dolayı ciddi bir yıkımı yaşamıştır.

Bugünkü iktidar 1990'lı yıllardaki uygulamaları devreye koymuş, bölgede ormanları güvenlik gerekçesiyle, batı da ise yandaş sermaye için rant alanlarına çevirmek için sistematik bir şekilde yakıp talan etmiştir. Yine, özel güvenlik bölgeleri ilan edilerek, baraj ve HES yapımıyla halkın doğal yaşam alanları yok edilerek köylerin ve meraların terk edilmesine zorlanmıştır. 1990'lı yılların savaş stratejisinin bir parçası olan orman ve köyleri yakmak AKP iktidarının 2015 yılının ikinci yarısından başlamak üzere Dersim, Diyarbakır, Bingöl, Mardin, Siirt ve Hakkâri başta olmak üzere tüm bölge illeri kapsayacak şekilde sistematik olarak devreye konuldu. Binlerce dönüm alan, doğal yaşam alanı yok edildi. Yine bölge illerinde sistematik bir şekilde çıkartılan orman yangınları sonucu binlerce hektarlık alan yok edilirken Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bünyesinde bulunan il müdürlüklerinin resmi sitesinde bu illerdeki orman yangınları yer almamıştır.

'KÜRDÜN DOĞASINI DA İNKÂR ETTİLER!'

Kürt'ün dilini, kimliğini, her şeyini inkâr eden bu zihniyet aynı zamanda doğasını da inkâr etmiştir. Dersim bir bütün yakılırken, kendisine bağlı yerel mülki amirler, yereldeki kurumlar yangını söndürmezken, bu yangına müdahale etmezken, kendi web sitesinde iki cümle kadar bile değer vermezken bütçe isteniliyor. Yine bölge illerinde sistematik bir şekilde çıkarılan orman yangınları sonucu binlerce hektarla beraber canlı da yok edilmiştir.

Sadece 2017 yılının Temmuz ayından itibaren güvenlik adı altında kolluk kuvvetlerinin açtığı ateş ve kobra helikopterlerin bombalaması sonucu Dersim Merkez, Pülümür, Hozat, Nazımiye, Çemişgezek, Ovacık ilçelerinin ormanlık alanlarını, meralarını, kutsal mekânlarını ve mezarlıklarını kapsayan yangınlar ekim ayına kadar sürdü ve binlerce hektar doğal yaşam alanı kül oldu. Orman yangınlarının çıkarıldığı birkaç bölge hariç diğer bölgede gönüllülerin ve halkın kendisinin bu yangınlara müdahale etmesi yasaklanmıştır ve güvenlik güçleri tarafından ateş açılmıştır.

'BATIDA YANGIN SÖNDÜREN HELİKOPTER, BÖLGEDE YANGIN ÇIKARIYOR!'

Vermiş olduğumuz bir soru önergesine Bakan Eroğlu'nun verdiği cevap şuydu: Türkiye genelinde 24 adet yangın söndürme helikopteri bulunduğunu, gerek görüldüğü takdirde bu helikopterlerin bütün bölgelere gönderilebileceği cevabını vermişti. Ancak, bırakın yangın söndürmeyi, batıda yangın söndüren helikopter, bölgede yangın çıkaran araç haline dönmüştür.

'HALKIN EKONOMİK FAALİYETİ DE BİTİRİLİYOR'

Dersim halkı geçimini sağlamak için arıcılık, hayvancılık, bağ, bahçe ve tarım yapmaktadır. 870 aile arıcılık, 900 aile ise küçükbaş hayvancılık yapmak için yaylalara çıkmaktadır. Ormanlık alanlarda kolluk kuvvetlerinin çıkardığı yangın aynı zamanda bölge halkının ekonomik faaliyetlerini de bitirmiştir. Bu, halkı üretimden düşürüp sadaka kültürüyle kendisine bağlamaktı.

Geçen gün sarayda valiye AKP Genel Başkanı tarafından plaket verildi, plaket verilmesinin nedeni ise Türkiye'de en çok istihdamın sağlanan yer Dersim. Binlerce insanı üretimsiz bırakacaksınız, 100 kişilik bir atölye kuracaksınız ve buna istihdam diyeceksiniz ve bununla övüneceksiniz, yetmedi bir de madalya takacaksınız.

'DERSİM'İN İLÇELERİYLE BAĞI KOPARILMAK İSTENİYOR'

Hükümetin enerji ve kalkınma adı altında yapmış olduğu baraj, HES projeleriyle insanlık tarihi ve kültürü yok edilmektedir. Sadece Dersim il sınırları içinde güvenlik amaçlı 27 baraj ve HES bulunmaktadır. Bu baraj ve HES projelerinden bazılarının nazım imar planı bulunmadığı gibi kaçak inşa edilmiştir. Dersim'de yapılan ve yapımı planlanan baraj ve HES projeleriyle, Dersim merkezin ilçeleriyle bağı koparılmak, Dersim halkının vadiler üzerinde bulunan kutsal mekânları sular altında bırakılmak istenmektedir.

'SOYKIRIM ZİHNİYETİ SÜRÜYOR'

1937-1938'de bilinçli, planlı, programlı olarak hayata geçirilen soykırım, bugün ise güvenlik amaçlı yapılan ve yapılması planlanan baraj ve HES projeleriyle, orman yangınlarıyla, yandaşlara madencilik ruhsatı verilerek, özel güvenlik bölgeleri ilan edilerek, ekolojik tahribat yaratılarak devam etmekte, halkın doğal yaşam alanları ve ekonomik faaliyetleri elinden alınmak istenmektedir. Bununla beraber 1937-1938 soykırımında tam olarak yapılmayan, bugün yapılmak istenmektedir. Yani Dersim'i insansızlaştırmak, kendi deyimleriyle "çıbanbaşı"ndan kurtulmak istemişlerdir.

'100 BİNE YAKIN İNSAN ZORUNLU GÖÇE TABİ TUTULACAK'

Kültürel ve ekolojik bir soykırımla karşı karşıyayız. Doğu ve batı kültürlerinin izlerini günümüze kadar taşıyan, 12 bin yıldır sürekli insanın yaşadığı Hasankeyf antik kenti ve çevresindeki Dicle Nehri, ekonomik ömrü 50 yıl kadar olan bir barajdan dolayı böyle bir tarih sular altında bırakılmak istenmektedir. Ilısu Barajı'nın tamamlanması halinde, mağaraların çoğu, çok sayıda kilise, cami, türbe ve taş köprü gibi tarihî ve kültürel değerler sular altında kalacaktır. Tabii ki yaşanacak bu tahribatla sadece kültürel değerler değil 100 bine yakın insan da zorunlu göçe tabi tutulacaktır.

'TÜRKİYE KÖR KUYUDA!'

Türkiye'nin içine düştüğü yer tam bir kör kuyudur. Kendi vatandaşlarına karşı zulüm eden, kendisine muhalefet eden her türlü toplumsal kesimi şiddetle baskılamaya çalışanlar, ekolojik kültürel soykırımı devreye koyanlar, unutmasın ki bu yöntem hiçbir zaman tutmadı, bundan sonra da tutmayacaktır.

Bu yaptığınız bütçeyle yeni saraylar, saltanatlar kurabilirsiniz, zengin bir azınlığı daha fazlalaştırabilirsiniz ama bu ülkenin işçisi, köylüsü er geç de olsa sizi hak ettiğiniz yere yollayacaktır. Kadınların, gençlerin ve halkların demokratik Türkiye mücadelesi, sizleri saraylarınızdan alaşağı edecektir. Bu savaş ve talan bütçesine karşı demokratik meşru mücadelemiz toplumun bütün kesimleriyle birlikte cumhuriyeti demokratikleştirene kadar devam edecektir.

'HİÇBİR YERE TAŞIYAMAZSINIZ...'

Barajların, HES'lerin tahribatları mutlaka bütün coğrafyada, bütün yerlerde telafi edilemeyecek kadar ağırdır ama Dersim'de barajlara bu kadar karşı çıkmanın, bu kadar hassas davranmanın başka bir yanı vardır yani kutsal saydıkları suyla kutsallıklarını boğuyorsunuz. Doğa ile toplumun arasındaki ilişkinin asıl vazgeçilmemesini sağlayan kutsallıklar ve ziyaretler vardır. Siz bu ziyaretleri başka yere taşıyamazsınız. Baraj yaparken yeri taşıyabilirsiniz, mülkü taşıyabilirsiniz, ağacı taşıyabilirsiniz ama o halk için, Dersim halkı için en temel değer olan Munzur Baba'yı, Ana Fatma'yı, Gola Çetu'yu hiçbir yere taşıyamazsınız. Yani şudur: Dersim halkı sizden bir şey istemiyor, ellerinizi kutsallıklarımızdan çekmenizi istiyor yoksa sizden barajlar istemiyor."

Bu haber 827 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Prof. Dr. Bedriye Poyraz, Dersim’deki tarikat örgütlenmesinde Munzur Üniver..