Orada gök gürledi, biz onun ışığından doğduk*
Xizir Oruçları ve Lokması nedir? Hangi tarihlerde, hangi ritüellerle gerçekleştirilir? Bu sorulara farklı yanıtlar veriliyor. Bunun ise iki önemli sebebi var: Birincisi, Alevilik devlet destekli dinler gibi merkezi bir “yönlendirici kuruma” sahip değil. (İyi ki de değil!) İkincisi ise, zaten Alevilik öğretisi, böyle bir standardizasyonu kabul de etmiyor. İnanç ve ritüeller, her yerleşimde, hatta aynı yerleşimdeki her aşirette değişiklik gösterebiliyor.
Aleviliğe dair araştırmalarıyla tanınan Haşim Kutlu, bunu şöyle açıklıyor: “Zannedilir ki, Alevilik devlet istemiş de yapamamış. Hayır, Aleviler devleti doğasına aykırı bulmuş. Devlete hayır, organizasyona evet, demiş. O kadar güzel bir şey ki bu. Yol bir, sürek binbir. Yolumuz ne: Ortaklık. Herkes farklı yaşar, kendi anadillerine göre de bunu ifadelendirirler; ortak yolda buluşuruz.”
Dolayısıyla Xizir Oruçlarına ve Xizir Lokması’na dair de standart bir hikaye ve ritüeller bütünü bulmaya çalışmak, daha baştan gaflete düşmek oluyor. Bunu yapmamaya çalışacağız. Fakat Xizir Orucu’nun öne çıkan hikayesini ve yaygın olarak icra edilen ritüellerini anlatmaya girişeceğiz. Bu konuda dosyanın bazı bölümlerinde dönüp danıştığımız rehberimiz ise sürgünde yaşayan ve Alevilik konusundaki araştırmalarıyla önemli katkılarda bulunan Haşim Kutlu olacak.
Ne zaman başlıyor?
Xizir Oruçları bugün, yaygın olarak Ocak ayının son haftasında başlıyor, Şubat ayının ortalarına kadar devam ediyor. Bu konuda bazı ihtilaflar var.
Mesela bazı Dersimliler, Xizir Orucu’nun Aralık ayının üçüncü haftasında başlayan ve Ocak ayının ilk haftasına kadar devam eden Gağan’ın hemen ertesinde başladığını, bugün biraz gecikmiş olarak başlatıldığını öne sürüyor.
Haşim Kutlu ise, tam tersine, oldukça erken başlandığını söylüyor. Ona göre Xizir Oruçları’nı Newroz’dan ayrı düşünmemek gerekiyor. “Xizir Oruçları’nın bitişiyle Newroz arasında çok zaman olmaması gerekir” diyor ve Xizir Orucu’nun Şubat ortasında başlaması gerektiğini söylüyor.
Pir Hüseyin Bildik ise, geçen sene Almanya’nın Mainz kentinde katıldığı bir etkinlikle şöyle söyllüyordu: “Xizir Dêrsim bölgesinde dört hafta, Maraş bölgesinde üç hafta dolaşır. Bunun toplamı da 21 Mart’a, Newroz’a denk gelir. Aslında Xizir ve Newroz, birbirine bağlıdır.”
Bugün Aleviliğin “resmi” kurumları ve devlet erkanı ise “Hızır Orucu”nu 13-14-15 Şubat olarak sabitlemeye çalışıyor. Oysa Xizir, tarihsel anlamı bağlamında bakıldığında böyle bir takvime sıkıştırılamaz.
Xizir kimdir?
Alevilikte Xizir, dara düşene yardıma koşandır. Birçok deyime de konu olmuştur: Xizir yoldaşın olsun, Xizir’in emaneti, hanene Xizir uğrasın, Xizir gibi yetiştin...
Xizir, bazen derviş, bazen dilenci, bazen ak sakallı ihtiyar, bazen boz bir atın sırtında (Bozatlı Xizir), bazen de yaya olarak çıkar insanların karşısına.
Bir inanışa göre Xizir Nebi ile Xizir İlyas, bir gün bir sahilde buluşurlar. Xizir Nebi karadan, Xizir İlyas sudan gelmiştir. Üç gün boyunca yemeden içmeden konuşur, üç günün sonunda karar verirler: Xizir Nebi karalara, Xizir İlyas sulara bereket dağıtır.
Araştırmacı ve Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) Eşbaşkanı Erdoğan Yalgın’a göre “Xizir” sözcüğü, Hurrice’ye dayanmaktadır. Hurrice “ḫāžar” “mesh edilmiş, kutsal” anlamındadır. Yine Hurrice’deki “hazzizzi” sözcüğü de, “zeki, bilgili, uyanık” anlamındadır. Şöyle devam ediyor Yalgın:
“Buna göre; Hurrice ‘Xazar’ ‘mesh edilmiş‘, ‘Xaz’ ‘duymak’, Xazari + ar > mesajer yani, bildiren, haber veren anlamına gelmektedir. Öte yandan ikili anlaşmalarda adına sıkça yeminler edilen Hazzi, Hurri ve Hittitlerin (MÖ. 2000) dağ tanrısıdır. Yine Kišar, Mezopotamya’nın ilkel tanrıları veya tanrıçalarından birinin adıdır. Huda ya da Huda + ar > hudaar → Hıdır sözcükleri ‘Huda’nın yardımcısı’ olarak anlamlandırılırken, Kadi + ar > Kadiar → Kadir → Kidir → Hıdır/Hızır kavramsal değerleri de ‘’tahıl veren, bereket veren’’ türlü manalarda kullanılmaktadır. Yukarıda sıraladığımız Hurrice orjinli ad ve fiiller bir araya getirildiğinde, Hızır/Xızır, Hıdır/ Xıdır adı kolayca ortaya çıkmaktadır.”
Xizir, Alevi inancına göre, göklerde ve yeryüzünde, bilime en fazla hakim olandır.
Taşı, ağacı öperek başlar
Yaygın inanışa göre Xizir, bu mevsim dönümü günlerinde ocak ocak dolaşmaya, ziyaret etmeye başlar. Vardığı her ocakta üç gün durur. Bu üç günde ocağa bağlı olanlar, oruç tutar. Oruç, sabah güneş doğarken yakındaki bir taşın veya ağacın öpülmesiyle başlar. Bu sırada ekseriyetle, “Ya Xizir” derler.
Bazı bölgeler, Xizir’in evlerini Perşembe gecesi ziyaret edeceğine inanır. Perşembe’den öğütülmüş buğdayla yapılan “qawut” veya un hazırlanır. Lokma, üstü örtülerek evin bir başka bölümüne bırakılır. Rivayet odur ki, kalbi temiz olanların evleri, Xizir tarafından ziyaret edilir ve qawut veya undan ilk kaşığı da o alır.
Bazı bölgeler ise bunun yerine kurban keser ve komşulara dağıtır. Bu kurban, üç ay önceden seçilmiş ve kesilmeden önce iyice beslenmiş bir hayvan olmalıdır. Kesilmeden önce yıkanır, temizlenir. Kesilirken kimse kanına basmaz. Akan kan, bir çukura akıtılır ve üzeri beyaz bir örtüyle kaplanır. Etin bir kısmına büyük bir kazanda pişirilip ev halkına dağıtılır; ama büyük kısmı komşulara dağıtılır. Kemikleri de asla çöpe atılmaz, bir çukura özenle yerleştirilip üstü toprakla örtülür.
‘Geriye birkaç ritüel kaldı’
Haşim Kutlu, Xizir Orucu dönemini, Hristiyanların Noel’ine bakarak anlayabileceğimizi söylüyor. 4 hafta kadar süren bu dönemde bölgede yaşayan bütün halkların, mevsim dönümünü, bereketi karşıladığını söylüyor.
Kutlu, Aleviliğin “bugünün Aleviliği” ve “kadim Alevilik” olarak ayrıştırılarak düşünülmesi gerektiğini söylüyor. Zira ona göre bugünkü ritüeller, eskiyle farklılıklar arz ediyor. Şöyle anlatıyor bunu: “Bu topluluk, artık eski ortaklığın toplumu değil. Alevilikçe belirlenmiş bir yaşam da sürmüyor. Kapitalist toplumun yaşamı bu. Geriya yalnızca birkaç ritüel ve usulen tutulan bir oruç kalmış. Neredeyse folklorik bir şeye dönüşmüş. Oysa dün öyle değildi. Günlük olarak bütün bir toplumsal yaşam, hukuk, adalet, ilişkiler, bu disipline, forma göre yürütülüyor, düzenleniyordu. Yaşamın her zerresini Aleviliğin değerleri belirliyordu.”
Anaların yönettiği Üryan Cemi
Peki o zamanlarda Xizir Orucu nasıl tutuluyordu?
Kutlu, anlattığı birçok şeyle ilgili en son kayıtlara 1930’lu yıllarda rastlandığı şerhini düşüyor ve Xizir Orucu’nun her biri ayrıca isimlendirilmiş dört haftadan oluştuğunu söylüyor: İlk hafta, Şilan Xizir; ikinci hafta Çarıklı Xizir; üçüncü hafta Musayip Xizir; dördüncü hafta Üryan Xizir.
Son haftada bir de çok önemli ritüel var: Üryan Cemi. Bu cem, son haftanın Çarşamba günü düzenleniyor ve yalnızca 40 yaşının üstündeki musahipler katılıyor. Cemin sorgusu, suali, darı, erkanı, bütün aşamaları analar tarafından yürütülüyor.
‘Ekinoksun metaforu’
Kutlu, Xizir’i Alevilerin coğrafyası ve yaşama biçiminden ayrı görmemek gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Tarım toplumuyduk biz. Bu çerçevede düşünmek gerekiyor. Xizir, herkese yeni bir üretimin başlangıcını müjdeliyor. Ekinoksun metaforik ifadesidir. Bu yönüyle kutsaldır. Her yere ulaşabilen bereket gibidir. Darlıktan bolluğa çıkıştır. Gündönümü başlıyor, bu Xizir’dır.”
Bugünün kentinde ise Aleviliğin bu özden uzaklaştığından dert yanıyor Haşim Kutlu. Bunu da bir misalle anlatıyor: “Bir ceme gittik örneğin. Cemde bizim abdestimiz, öz bağrımızdır. Herkes birbiriyle yüzleşecek, arınacak, küskün, dargın olmadan ceme girecek. Şimdi gidiyoruz, kimse birbirini bilmiyor. Pir diyor ki, ‘Usulen soracağım: Aranızda kırgın dargın var mı?’ Usulen soruyor tabii, esasen soramaz ki. Kimse birbiriyle konuşmuyor, tanışmıyor bile çünkü.”
Xizir yoldaşımız olsun
Velhasıl, Xizir Orucu’na ilişkin daha çok fazla ritüel ve çok farklı görüşler var. Olmalı da... Böyle olmaması, standart bir yorum, standart bir ibadet, yaşama biçimi ortaya çıkması, asıl garip olan olurdu. Bir sayfaya hepsini sığdırmanın ise olanağı yok. Yalnızca Xizir Orucu’nun anlamını gündemleştirmeye çalıştık. Herkesin orucu, lokması, hak defterine yazılsın. Xizir, ezilenlerin ve hakkı için dövüşenlerin yoldaşı olsun.
‘Meydanımıza hoş geldin Öcalan!’
Alevilik, Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürdistan açısından çok önemli bir yerde... Zira gerek yaşama biçimi, gerekse de öğretisi itibariyle Alevilik, halkın öz iradesi ve öz varlığıyla yaşamasının hangi toplumsal formla mümkün olabileceğinin ipuçlarını barındırıyor.
Haşim Kutlu da buna dikkat çekiyor. Aleviliğin “binbir sürek, bir yol” felsefesini anlattıktan sonra, devam ediyor: “Başkan Abdullah Öcalan’ın cezaevinden savunmaları yayınlandığında, demokratik konfederalizmi okuduğumda, tepkim aynen şu oldu: Meydanımıza hoş geldin!”
Kutlu, Aleviliğin “binbir sürek, bir yol” felsefesinin de “Ortadoğu Demokratik Konfederalizmi” tezine benzediğini söylüyor.
Peki bir yanında direniş, bir yanında katliam olan bugünler? Şunları söylüyor Kutlu: “Aleviler yol arkadaşsız olamaz. Bugün o yaşamı kaybetmiş olsa da, o geleneğin çocukları olarak halen zorluklar çekiyor. Hal böyle olunca bütün bunlardan bir hak talebiyle meydana çıkıyor. Yol arkadaşlarını doğru seçmelidir. Kendisi gibi yok sayılanlarla birlikte yürümelidir. Xizir da yeni bir dirilişin, ayağa kalkışın vesilesi olmalıdır. Yeniden üretim, yeniden doğuştur, her Xizir. Diliyorum ki, başta Aleviler olmak üzere bütün mazlumlar için yeni bir doğuş olsun, ayağa kalkış olsun. Bütün melanetler kovulsun, Xizir buna vesile olsun. Xizir aydınlık, açıklık, dayanışma demektir. Xizir bereket, bolluk demektir. İnsanlar bunun kapısını aralamak için meydanları ‘Ya Xizir’ diyerek doldurmalıdır.”
* Dêrsimli yaşlı bir Ermeni kadının Xizir Oruçları’nı araştıran Haşim Kutlu’ya aktardığı eski bir Kirmanckî deyişin Türkçe çevirisi...
ERDEM AYDIN
Özgür Politika