Vate Yayınları, yayınevi olarak 2003 yılında hayatına başladı; ancak yayıncılık serüveni 1996 yılına kadar dayanıyor. Vate, Türkçede “söz, ifade” manasına geliyor. Başlangıçta dergi olarak yayıncılığa başlayan “Vate Çalışma Grubu” emekçileri, zamanla bir yayınevi kurmaya karar veriyor. Yayınevi daha çok Kurmancî ve Kirmanckî sözlükleriyle, dilbilgisi kitapları yayımlasa da geniş bir skalası var. Farklı farklı dillerde de yayın hayatına devam eden Vate Yayınları’yla yayıncılığı, yayınevlerinin yayımladığı kitapları ve politik atmosferin yayınevlerini nasıl etkilediğini konuştuk.
Yayınevinizin tarihçesini anlatabilir misiniz?
Kuruluşumuz, 2003 yılına denk gelse de kurulmamıza neden olan gelişmeler daha eskiye dayanıyor. 1996 yılında Kirmanckî (Zazaca) yazıma emeği geçen bir grup Kirmanc/Zaza, İsveç’in başkenti Stockholm’de bir araya gelerek Vate Çalışma Grubu’nu kurdu. Bu grubun amacı Kirmanckî yazım sorunlarını çözecek standart bir yazı dilini oluşturmaktı. Bu yönde yaptıkları çalışmaları yayınlayacakları, belirledikleri yazım kurallarına uygun yazın üretiminde bulunacakları bir yayın organı olarak düşünülen Vate Dergisi de aynı yıl yayın hayatına başladı. Vate Grubu’nun çalışmaları Kirmanc entelektüel çevre içerisinde olumlu karşılandı ve iyi eleştiriler aldı. Bir süre sonra bu grubun belirlemiş olduğu yazım standartlarına uygun yayıncılık yapacak bir yayınevi ihtiyacı doğdu. Bu ihtiyaca cevap vermek amacıyla Vate Yayınevi 2003 yılında İstanbul’da kurudu. Bu yayınevinin kurulmasıyla beraber ilk yirmi sayısı İsveç’te çıkan Vate Dergisi İstanbul’a taşındı. Dergi, yayın faaliyetlerini Vate Yayınevi’nin çatısı altında sürdürerek en son elli ikinci sayısını yayınladı.
Bugüne dek ne tür kitaplar yayımladınız ve en çok talebi hangi kitaplarınız gördü?
Vate Yayınevi, Kirmanckî yayıncılığı hedefleyen bir yayınevi. 2003’ten günümüze kadar, Vate Yayınevi tarafından doksan beş kitap yayımlandı. Bu kitaplardan altmış iki Kirmanckî, yirmi yedi Türkçe, bir Soranca, bir İngilizce, dört de Kirmanckî yayımlandı. Böylelikle Vate Yayınevi Kürtçe’nin Kirmanckî/Zazaca, Kurmancî, Soranca lehçeleri ile İngilizce, Türkçe gibi farklı diğer dillerde yayın faaliyetini sürdürür pozisyona geldi. Yayınevinin Kirmanckî kitapları ve Kürtlerin kültür ve politik faaliyetleri ve sorunları üzerine olan Türkçe kitapları ilgi görüyor tabii; ama en çok Kirmanckî sözlükler, dilbilgisi çalışmaları ve dil öğretim kitaplarının ilgi gördüğünü söyleyebiliriz.
Türkiye’de yayıncı olmak nasıl bir iş?
Türkiye’de okur oranı hayli düşük. Buna bağlı olarak da yayıncı olmak zor bir iş. Hele bir de spesifik ve nitelikli kitap yayımlama kaygısı güdüyorsanız işiniz daha da zor. Para kazandıran popüler kitapların yanı sıra, dünyaca bilinen değişik alanlardaki belli başlı değerli eserlerin yayıncılığını da büyük sermayelerin arkasında bulunduğu yayınevleri yapıyor. Bu türden eserlerin telif hakkından tutun da çeviri ve baskıya kadar diğer masrafları epey bir yekun tutuğundan, bu alanda büyük yayınevleri rekabet halindeler. Bu tür yayınevleri dağıtım ağı içerisinde de rekabetini sürdürürler. Geriye kalanlar ya bir alana özelleşmiş, spesifik yayıncılık ya da para kazanmaya yönelik popüler yayıncılık yapmaya çalışan küçük yayınevleri, ki Vate Yayınevi bu kesimde yer almaktadır.
Peki Türkiye’de alternatif kitaplar yayımlamaya çalışan; Ermeni, Rum, Kürt ve/veya sol görüşlü yayıncı olmak nasıl bir iş?
Bu tür yayınevleri spesifik yayıncılık yapan yayınevleri ve bu yayınevlerinin en büyük sorunu dağıtım sorunu. Türkiye’de eskiden raf sistemine dayanan bir dağıtım sistemi vardı. Çıkan tüm kitaplar değişik şehirlerdeki kitapçıların raflarında sergilenebiliyordu. Dolayısıyla okuyucu kitabı raflarda görüp, beğenip, alabiliyordu. Şimdilerde ise daha ticari olan sipariş sistemi işliyor. Kitaplar okuyucunun sipariş oranına, ısrarına göre raflarda yer buluyor. Eski sistemde okuyucunun önceden kitap hakkında belli bir bilgiye sahip olması gerekmiyordu. Hayatında hiç Kirmanckî kitap görmemiş bir okuyucu rafta böyle bir kitabı bulduğunda alabiliyor, kitaba kitapçıda denk gelebiliyordu.
Kirmanckî eğitim engeli ve başka türlü politik baskılardan dolayı zaten çok az olan Kirmanckî okurunun, siparişe dayanan dağıtım sistemi içinde, sipariş yönünde bir baskı oluşturması imkânsız. Bu nedenle bu tür yayınevleri kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışıyorlar. Örneğin bize Kirmanckî okurun çok olduğu Diyarbakır gibi şehirlerde kendi okurlarımız yardımcı oluyor ve kitapların dağıtım işlerini onlar üstleniyorlar.
Yine bu sistem, piyasanın manipülasyonuna da oldukça elverişli. Örneğin feminizmle ya da Kürt veya Ermeni meselesiyle ilgili bir kitabın çok tuttuğunu, belli bir anda bu konularla ilgili kayda değer bir talebin oluştuğunu düşünelim. Büyük yayınevleri ve dağıtım şirketleri hemen bu talebi karşılayacak kendi yayınlarının üretimine koyulurlar. Kürt sorunu gibi önemli bir konuda politik iktidarla sürtüşmemeleri gerektiğinden ya sulandırılmış ya da tamamen politik iktidarın isteğine uygun yayın pompalanır ve böylelikle bu talep manipüle edilmiş olur. Bu konuda yıllardır uğraşan yayınevleri yine bu piyasanın dışında bırakılmış olurlar.
Ayrıca küçük yayınevlerinin çok satan ürünleri varsa, Kürtçe sözlükler, konuşma kılavuzları vesaire, büyük yayınevleri bunların yerine kendi yayınlarını yaratmaya çalışırlar. Bu nedenle spesifik yayıncılık yapan yayınevleri, yayın hayatını sürdürebilmek için oldukça büyük bir direnç göstermekteler.
Dağıtım konusunda şunu da ilave edeyim. İnternet üzerinden satış bu tür küçük yayınevlerine oldukça iyi bir imkân sağlıyor, çoğu okur internet üzerinden bu yayınevlerinin ürünlerine ulaşıyor çünkü.
Yayımladığınız kitaplar üzerinden baskıya maruz kaldınız mı? Yasaklı kitabınız var mı?
Yasaklı bir kitabımız yok ama genel olarak Kürtçe yayın konusunda ciddi bir baskının olduğunu söyleyebiliriz. Kürtçe şarkı söylendiği ya da otobüste Kürtçe konuşulduğu için saldırıya uğramanın sıradanlaştığı bu günlerde, insanlar Kürtçe yayınları taşımaya, bulundurmaya korkuyorlar. Politik baskı bir yana, böylesi bir sokak baskısı var her şeyden önce.
“Bunu yapmayalım, tepki çekeriz” dediğiniz kitaplar oluyor mu? Olduğunda yayımlıyor musunuz?
Biz şimdiye kadar yayımladım, sağ olsun benim yerime yurtdışında olan yazarlarımız endişelenip uyardılar hep.
Yayıncılık geçmişinize baktığınızda içinize en çok sinen kitabınız hangisi?
Genel olarak kitaplarımın hepsi içime siniyor; ama daha çok Kirmanckî kitaplar siniyor diyebilirim.
Son dönemlerde okurun ilgisi ne tür kitaplara yöneldi ya da size duyulan ilgide bir değişiklik var mı?
Daha önce de bahsettiğim gibi bizim daha çok dil öğrenmeye yönelik, sözlük, dilbilgisi, dil öğretim kitapları gibi kitaplarımız ilgi görüyor ve bu ilgi gün geçtikçe de artıyor. Değişikliğin olumlu yönde olduğunu belirtebilirim.
Peki savaş, OHAL gibi koşulların olduğu dönemde yayıncı olmak zorlayıcı mı? Örneğin Diyarbakır Kitap Fuarı artık belediye tarafından yapılamıyor, yapılsa da belediyeye kayyım atanmış durumda.
Elbette oldukça zorlayıcı. Baskıcı, otoriter politik bir hava hüküm sürüyor. İnsanlar görece bir ara rahatlar gibi oldu. Korkmadan Kürtçe konuşur, okur, kitap taşır durumuna geldiler ama şimdi durum değişti. Kürtçe okullar iş makineleriyle yıkılıyor, Kürtçe yazının önemli temsilcilerinden biri olan Ehmedî Xanî’nin heykeli yıkılıyor, tabelalardan Kürtçe, Ermenice dilleri siliniyor; Kürtçe televizyonlar, yayın organları kapatılıyor, eğitimciler görevlerinden alınıyor. Bunların tümü kitap piyasasını kötü etkiliyor ama bizi bir kat daha fazla etkiliyor.
Her şeyden önce politik atmosferden dolayı işleyen bir ekonomik kriz var. Ve insanların ilk kıstıkları harcamalar kitap gibi ürünlerle ilgili harcamaları. Bu tür harcamalar Türkiye’de lüks kategorisinde çünkü.
Okurlarınıza iletmek istediğiniz bir şey var mı?
Kürtçe yayıncılığın özellikle Kirmanckî yayıncılığın oldukça önemli tecrübeleri var. Devlet tarafından yasaklanmış, her türlü olanaktan mahrum olan bu dilde yazarlar, yayıncılar ve okurlar büyük bir dayanışma ve mücadele örneği gösterdiler. Tüm bu tecrübeler bizim durumumuzda olan dünya üzerindeki başka dillerin temsilcilerine örnek teşkil edecek düzeyde. Bugüne kadar beraber çok şey başardık, daha zor günler de gördük, inanıyorum ki bundan sonra da bu mücadelemiz güçlenerek devam edecek. Okurlarımız yeni okurlar yetiştirsinler ki; biz de yeni yazarlar keşfedip, yazmaya hevesli insanlarla çalışıp, yeni kitaplar basalım. (Politika)