Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Paris Katliamı’nın emri Ankara’dan

Paris Katliamı’nın emri Ankara’dan

02 Ağustos 2017, 17:49

Tüm işaretler 2013 yılında Paris’te katledilen kadın devrimcilerin infaz talimatını Oslo görüşmeleri sırasında Ankara'nın aldığını gösteriyordu. Emri verenler Ankara’daydı. Fransa tarafından yürütülen soruşturmada, tüm izler Ankara’ya işaret ediyordu.

MAXİME AZADİ

 

9 Ocak 2013’te Paris’te katledilen üç Kürt kadın devrimcinin cinayetini planlayan MİT yöneticisinin, PKK ile yürütülen Oslo görüşmelerine katılan ekipte yer aldığı belirtildi.

Paris’te 9 Ocak 2013’te üç Kürt kadın devrimcinin katledilmesi ile PKK ve Türk devleti arasında yürütülen görüşmeler arasında bir bağlantı olduğundan artık kuşku duyulmuyor. Hedefte PKK ve Öcalan’ın barışçıl çözüm çabaları vardı. Üç kadın devrimcinin katledilmesine ilişkin tüm izler Ankara’ya götürüyordu. Ortaya atılan yeni bir bilgi, suikastın Oslo görüşmeleri sırasında planlandığına işaret ediyor.

2013 yılının başlarıydı. Oslo müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Yoğun geçen çatışmalı bir süreçten sonra, Türk devleti yeniden Öcalan ile görüşmelere başlamıştı. İlk kez sivil bir heyet İmralı'ya gidiyordu. Dönemin DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ve BDP Milletvekili Ayla Akat Ata, 3 Ocak günü İmralı'da Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirdi.

EMRİ VEREN ANKARA’YDI

Sadece altı gün sonra, Paris'te kanlı bir saldırı gerçekleşti. PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve gençlik hareketi üyesi Leyla Şaylemez, başlarına sıkılan üçer kurşunla katledildiler. Katil zanlısı Ömer Güney, bir yıl öncesinden Kürt diasporasına sızmış, suikast planları yapmıştı. Güney, tutuklanan tek zanlıydı. 34 yaşındaydı, tetikçiydi. Emri verenler Ankara'daydı. Fransız savcı tarafından yürütülen soruşturmada, tüm izler Ankara'ya götürüyordu.

Yıllarca süren adalet arayışı ardından dava nihayet başlayacaktı. Önce Aralık 2016'da başlaması bekleniyordu, ancak izahı net bir şekilde yapılmayan bir nedenle 23 Ocak'a ertelendi. Duruşmalar 24 Şubat'a kadar sürecekti.

Katil zanlısı iki farklı suçtan yargılanacaktı. 13 Ağustos 2015'te ağır ceza mahkemesine gönderilen dava dosyasında, "Gözdağı veya terör yoluyla kamu düzenini ağır bir şekilde bozmak amacıyla bireysel veya kolektif bir örgütle işbirliği halinde cinayet işlemek" ve "bir veya birden fazla cinayet hazırlığında bulunmakla" suçlanıyordu. 28 Nisan 2014'te bu dosyaya bir ek daha yapılmıştı. Katil zanlısı, bu ek dosyada patlayıcı maddeler veya silah kullanmak suretiyle cezaevinden kaçış planladığı gerekçesiyle, silahlı bir gruba katılmakla suçlanıyordu. Güney hakkında, ek dosyada 10 yıl hapis isteniyordu.

ANSIZIN ÖLÜM HABERİ GELDİ

Sonra ansızın, kaçış planı yaptığı cezaevinden ölüm haberi geldi. Üç Kürt kadın devrimcinin katledilmesi üzerinden yaklaşık dört yıl geçmişti.  Soruşturmaya yakın kaynaklara göre, Güney 17 Aralık 2016 tarihinde Paris'teki bir hastanede öldü. Aynı kaynaklar katil zanlısının ağır bir beyin hastalığına yakalandığını söylüyordu. Oysa zanlının sağlık durumunun kötüleştiğine dair o ana kadar herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Ölümü ile birlikte dava fiili olarak düştü. Fransa yönetimi bir kez daha kendi topraklarında işlenen siyasi bir cinayeti aydınlatma iradesini gösteremedi. Paris'te işlenen üç infaz henüz tüm yönleri ile aydınlatılmamışken, tetikçinin ölümü beraberinde yeni soru işaretlerine yol açtı. Bu ölümü "doğal bir ölüm" olarak gösterebilecek hiçbir somut emare bulunmuyordu.  Hastalığı manipüle edilerek hızlandırıldı mı, yoksa hastalığının bu boyuta taşınacağı bilinerek dava kasıtlı olarak geciktirildi mi? Nereden bakılırsa bakılsın yanıt bekleyen sorular ortaya çıkıyordu. Henüz emri verenler yargılanmadan davanın fiilen düşmesi de diğer bir vahim gelişme oldu. Oysa dava dosyasında da Türk Milli İstihbarat Teşkilatı'nın rolüne açık bir şekilde işaret ediliyordu.

Soruşturmanın başından bu yana cevap arayan sorular önemini korumaya devam ediyor. “Tarihi” olarak değerlendirilen bir süreçte yaşanan bu infazların talimatı nerede alındı, kimler onay verdi ve ne amaçlandı? PKK ile devlet arasındaki görüşmelerle bağlantısı neydi? Artık hiçbir kuşkuya yer vermeyecek kadar net olan şey, Güney'in Türk istihbarat servisleri ile olan bağlantısıydı.

KATİL ZANLISINI KİM YÖNLENDİRİYORDU

1982'de Sivas'ta doğan, sonra Fransa'ya yerleşen, 2003 yılında Almanya'da evlendikten sonra burada yedi yıl kalan ve 2011'in sonlarına doğru yeniden Fransa'ya dönen Ömer Güney gerçekte kimdi? Kürt derneklerine sızan, kriptolu telefonlar kullanan, Türkiye'ye birçok kez gizli seyahatler gerçekleştiren katil zanlısını kim yönlendiriyordu?

İNFAZ EMRİNİ TÜRK İSTİHBARATI VERDİ

Soruşturma boyunca birçok bilgi ortaya çıktı. 14 Ocak 2014'te basına sızan bir belgede infaz emrinin Türk istihbarat teşkilatına mensup dört yetkili tarafından verildiği anlaşılıyordu. 18 Kasım 2012 tarihli belgede MİT yetkilileri Yüret, U.K. Ayik, S. Asal et H. Özcan'ın imzası vardı.

Aynı dönemde basına sızan bir ses kaydında, Ömer Güney, kimliği belirsiz MİT üyeleriyle cinayet planları yapıyordu. Hedefte Sakine Cansız dahil birçok Kürt temsilci vardı. Bu bilgilerin sızdığı sırada katil zanlısı cezaevinden kaçış planları yapıyordu. Suç ortağı Ruhi S. isimli biriydi. Almanya'dan gelerek cezaevini ziyaret etmişti.  Bir ziyaret öncesi, savcının talimatıyla görüşme kabinine ses alıcıları yerleştirilmişti. Güney, isim vermeden, şifreli ifadelerle muhatabından Ankara'daki MİT binasına gitmesini istiyordu. Ruhi S'den "Bey"i görmesini istiyor ve "anne" dediği bir kişiye hitaben, bir "emanet"ten bahsediyordu.  Dava dosyasına göre "anne" ifadesiyle ile MİT, “bey” ile bir MİT elemanı kast ediliyordu. Bu itiraflarda bulunan ise Ruhi S'nin kendisiydi. Ocak 2014'te Almanya'daki evine yapılan baskında ifadesi alınmıştı. Evdeki aramalarda 9 Ocak 2014 tarihli üç fotoğraf ve el yazması belgeler bulundu. Bunlar özellikle bir kaçış planı içeriyordu. Paris'teki Salpêtrière hastanesine kaldırıldığı bir sırada, silah kullanarak kaçmayı planlıyordu. Yıllar sonra ölüm haberinin geldiği yer de yine aynı hastaneydi.

YENİ BİR SORUŞTURMA AÇILDI

Dava fiilen kapansa da, üç devrimcinin ailelerinin avukatları girişimlerini sürdürdü. Davanın yeniden açılması için suç duyurusu yapıldı. Nisan 2017'den gelen bir habere göre Anti-Terör Savcılığı tarafından yeni bir soruşturma açıldı.

TALİMAT OSLO GÖRÜŞMELERİ SIRASINDA ALINDI

Bu soruşturmanın ne aşamada olduğu öğrenilemedi ancak yeni bilgiler ortaya çıkmaya devam ediyor. Gazeteci Amed Dicle'nin “2005-2015 Türkiye-PKK Görüşmeleri: Kürt sorununun çözümüne ‘“çözüm süreci” operasyonu” adlı kitabında, infaz talimatının Oslo görüşmeleri sırasında alındığına işaret ediliyor.

Kitapta, Ocak 2014'te sızan ses kaydındaki MİT elemanlarının Oslo'ya giderek PKK ile görüşen devlet heyeti arasında yer aldığı belirtiliyor. Özellikle Ozan isimli bir kişiden bahsediliyor. Gerçek kimliği bilinmiyor. MİT yöneticisi olarak sunulan bu kişinin, 5 Temmuz 2008'de Cenevre'de yapılan ilk görüşmeden 5 Temmuz 2011'de Oslo'da yapılan son görüşmeye kadar tüm görüşmelerde yer aldığına dikkat çekiliyor.  Dicle'ye göre Oslo görüşmelerinde hazır bulunan birçok kişi, kayıttaki seslerden birinin Ozan adlı MİT yöneticisine ait olduğunu söylüyor.  Söz konusu kişinin Oslo görüşmelerinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın yanında da yer aldığına dikkat çekiliyor. Bu bilginin soruşturmayı nasıl etkileyeceği ya da etkileyip etkilemeyeceği henüz bilinmiyor, ancak daha derinlikli ses analizlerine ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Kitap bir bütün olarak Oslo başta olmak üzere PKK ve Öcalan ile yapılan görüşmelerde devletin temel hedefinin çözüm çabalarını tasfiye etmek olduğuna odaklanıyor. Paris suikastına ilişkin bilgi, derinleştirilmesi halinde soruşturmaya yeni bir boyut katabilir.

ANF

Bu haber 507 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Boksör İsmail Özen, Almanya’da spor, medya ve iş dünyasında tanınan bir isi..