İSTANBUL - Öcalan’ın “Mahir Çayan'ın bizdeki emanetini ortak mücadeleye iade ediyorum” sözünün iki çizgi arasındaki yakınlığa, beraberliğe ve amaç birliğine işaret ettiğini belirten Çayan’ın mücadele arkadaşı Ertuğrul Kürkçü, “Mücadeleleri birleştiren kanallarının başındadır HDP ve HDK. Çayan'ın mirasına sahip kalmak Kürtlerin özgürlük mücadelesine ortak olmakla eş anlamlıdır. Kızıldere son değil, mücadele sürecek" dedi.
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) Lideri Mahir Çayan ve arkadaşlarının 30 Mart 1972 tarihinde Kızıldere'de katledilişlerinin üzerinden 45 yıl geçti. 12 Mart askeri müdahalesi sonrası darbeciliğe ve diktatörlüğe karşı silahlı mücadeleyi esas alan THKO üyeleri Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmesine engel olmak üzere THKP-C ve THKO üyeleri, 26 Mart 1972'de ortak eylem kararı aldı.
Ordu'nun Ünye ilçesindeki NATO üssünde görevli 2 Kanadalı ve 1 Britanyalı teknisyeni rehin alan Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy ve Ertuğrul Kürkçü'nün Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde kaldıkları ev 30 Mart günü askerler tarafından ablukaya alındı.
‘MAHİR ÇAYAN’IN ÇİZGİSİYLE MÜCADELEYE BAŞLADIM’
Bu abluka sonucu yaşanan çatışmada Çayan ve 10 arkadaşı yaşamını yitirirken, katliamdan sadece Ertuğrul Kürkçü sağ olarak kurtuldu. Çayan ve arkadaşlarının Kızıldere'de katledilmesi Türkiye'deki devrimcilerin isyanı oldu. Devrim mücadelesinde dönüm noktası olan Çayan'ın eylemi, birçok gence yol gösterici olurken, "Ben Mahir Çayan’ın çizgisiyle, onun sempatizanlığıyla başladım bu mücadeleye" diyen PKK Lideri Abdullah Öcalan da bundan etkilenen isimlerden oldu.
'40 YILDIR BU ÇİZGİNİN KAVGASINI YÜRÜTÜYORUM'
Çayan'ın mücadelesi ve düşünceleri üzerinden Kürt özgürlük mücadelesini bugünlere taşıyan Öcalan, İmralı Heyeti ile yaptığı bir görüşmede Çayan için şu sözleri sarf etmişti: "Ben Mahir Çayan'ın çizgisiyle, onun sempatizanlığıyla başladım bu mücadeleye. 40 yıldır Mahir'in çizgisinin kavgasını yürütüyorum. Mahir'in bana verdiği bir emanettir ve ben 40 yıllık süre içerisinde bu emaneti kavga boyutu ile en iyi şekilde yerine getirmek için uğraştım. Şu anda da bu emaneti teslim ediyorum." Öcalan'ın bahsettiği emanet ise hakların özgürlük mücadelesiydi. Mahir'in Cevahir'den, Öcalan'ın ise Mahir ve Haki'den devraldığını söylediği bu emanet günümüzde milyonlara ulaştı.
Dönemin koşullarında "Ortak yaşam ve birlikte mücadeleyi" esas alan Çayan, yazılarında "Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkının öngördüğü ayrılma, özerklik, federasyon gibi çözüm yollarının hangi şartlar altında ve ne zaman geçerli olabileceğini açıkça ortaya koyar" ifadelerine yer vermişti.
Kızıldere'de sağ kurtulan Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Çayan'ın mücadelesini anlattı.
‘ÇAYAN’IN MİRASINA SAHİP ÇIKMAK KÜRT ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE ORTAK OLMAKTIR'
Kürkçü, “Çayan şu an yaşasaydı ne düşünürdü ya da ne yapardı?” sorusunun ispatlanamaz olacağını ancak onun fikirlerini devralarak bugüne gelenlerin tutumuna bakıldığında O’nun dünya görüşü, yaklaşımı ve siyasi hayatında Kürtlerin özgürlüğü ile “Kendi kaderini tayin etme”nin birinci dereceden değerli bir yer tuttuğunu söyledi. Çayan’ın Kürt meselesinin çözümündeki “Kendi kaderini tayin hakkı esastır. Bunun nasıl olacağına Kürt halkı karar verecektir” yaklaşımının anahtar değerinde bir yaklaşım olduğunu belirten Kürkçü, şunları aktardı:
“Böyle olduğu için şunu güvenle söyleyebiliriz ki Abdullah Öcalan ve PKK'nin önde gelen bütün kadroları, bütün devrimci şehitleri Mahir Çayan'ın anısını ve mücadele çizgisini kendi mücadelelerinin bir parçası olarak kabul etti. Ayrıca HDP kurulduğu dönemde Türkiye sosyalist hareketleri ile Kürdistan özgürlük mücadelesi arasında stratejik bir ortak görüş anlamına gelen bu adımda Öcalan, 'Ben Mahir Çayan'ın bizdeki emanetini ortak mücadeleye iade ediyorum' derken aslında bu iki yönlü çizgi arasındaki yakınlığa, beraberliğe ve amaç birliğine işaret etti. O nedenle Mahir Çayan'ın siyasetine gerçekten sahip çıkan herkes için Kürtlerin özgürlük yürüyüşüne eşlik etmek zorunlu, kaçınılmaz, vazgeçilmez bir adımdır. O nedenle Mahir Çayan'ın mirasına sahip kalmak Kürtlerin özgürlük mücadelesine ortak olmakla eş anlamlıdır."
'MAHİR HERKESİ HAYIR'A ÇAĞIRIRDI'
Bugün bu çizginin yürütücüleri ve mirasın sahiplerinin referandumda “Hayır” diyeceğini kaydeden Kürkçü, “Referandumu boykot etmek gibi görünüşte parlak cilalı ama gerçekten AKP'den yana tutum alma tavırlarını da Mahir Çayan elinin tersi ile iterdi. O da bütün demokratları, tüm halkı, emekçileri 'Hayır' demeye çağırırdı. Mahir Çayan gibi düşünen herkes 16 Nisan'da 'Hayır' tutumunu takınacaktır" dedi.
‘BİRLEŞTİRİCİ KANALLAR HDP ve HDK’
Çayan'ın 1970'lerde sürdürdüğü mücadelenin Türkiye'nin devrimci mücadele tarihinde yeni bir düzey ortaya çıkarttığını söyleyen Kürkçü, şöyle devam etti: "Bu düzey mücadelenin hangi araçlarla sürdürüldüğünden çok hangi yerden yürüdüğüyle ilgiliydi. Bu düzeyin size sunduğu sınırların ötesine bakmadan, halkın kaderinde tayin edici bir rol oynayamayacağınıza önce kendi zihninizdeki sınırları ortadan kaldırmanız gerektiğine dair bir çağrıydı. Bugün elbette bütün mücadele vasıtalarını hep bir arada kullanıyor, siyasi mücadeleyi yürütüyoruz. Parlamenter mücadelede yer almaya, halk hareketlerini örgütlemeye çalışıyoruz. Üniversitelerde, mahallelerde kentsel dönüşüm alanlarında mücadeleler veriyoruz. Ancak bunların hepsinde bizim için bağlayıcı ilke, halkın söz ve karar hakkının öncelikli olduğudur. Halkın kendisini örgütlemesi ve halkın kendi sözünü söylemesi hedefine yönelmeyen hiçbir mücadele gerçekte 1970'lerin çağrısı ile bağdaştırılmaz.
İdam sehpasındaki Deniz Gezmişlerin de makineli tüfeklerin önündeki Mahir Çayan'ın da uğrunda mücadele ettiği şey özetle buydu; Yani gücü, iktidarı, yetkiyi, geleceği halkın eline vermek. HDK ve HDP bu yöndeki en esaslı çabaların başında geliyor. Şüphesiz, bizim devrimci hareketimiz, sosyalist mücadelemiz, Kürtlerin özgürlük mücadelesi, kadın mücadelesi, emekçi hareketi çok yönlü bir mücadele. Bunların arasında en birleştirici kanallarının başındadır HDP ve HDK. Ve bu yolda atılmış en önemli adımdır. En önemli yanı da bunu sadece Türkiye'nin bir tek bileşeni için değil, tüm bileşenleri için Türklerle Kürtlerin ortak mücadelesi için tasarlamış olmamız çok önemli bir adımdır. Çünkü; bugüne kadar ya ulusal talepler ya da toplumsal talepler bu mücadele gündeminin dışında bırakılıyordu ya da ulusal talepler ile toplumsal talepler bir birinden ayrı istikamette yürüyordu. Şimdi bunların ikisinin örtüştürüldüğü ve birbirinden beslendiği yeni bir kanal böylelikle halklarımız ifadesine sağlam bir gerçeklik kazandırıyor. Geçirdiğimiz 4 yıl içerisinde karşı karşıya kaldığımız muazzam güçlükleri bertaraf ederken, bunlar karşısında eğilmeden yol alırken bu ortaklığın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük."
Kürkçü, son olarak "Bu 30 Mart’ta da her yıl olduğu gibi Kızıldere son değil, mücadele sürecek” dedi.
dihaber