Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / CHP / Ahmet Kahraman

CHP / Ahmet Kahraman

20 Ocak 2017, 17:52

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 1920’lerin ruh damarını günümüze taşıyan tek siyasi partidir.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 1920’lerin ruh damarını günümüze taşıyan tek siyasi partidir.

 Kökleri, Osmanlı devletini ele geçirdikten sonra, neresi olduğunu kendilerinin de bilmedikleri "Turana varıp" Türk imparatorluğunu kurma hayaliyle, Almanya’nın yanında dünya savaşını başlatan İttihat ve Terakki Cemiyetine dayanıyor.

Turan, Türk ırkçılarının hayali ana yurduydu. Gelgelelim, Turancılık hayalinin izini süren İttihatçılar arasında, hiç Türk yoktu. AKP benzeri, rengarenkti onlar da... 

"Tek önderi" Atatürk dahil, CHP’nin tüm önde gelenleri, İttihatçıydı. İçlerinde pek çok Ermeni, Rum, Süryani kanlısı vardı. Sonra, Kürt kanıyla adeta yıkananlar…

Atatürk 1938’de ölünce, liderlik yıllarca Başbakan olarak, onun düşüncelerini uygulayan İsmet İnönü’ye geçti. İlginçtir, Kürdistan’da insan kırımı, yangın ve yıkımlar "kırp" durdu.

Bu arada, büyük savaş patlak verdi. Savaş boyunca, Hitler’le tatlı alış-verişler yapan İnönü, onun yenilgisinden sonra, Amerika’ya yönünü döndü. En önemlisi, hiç bir zorlama olmadığı halde, (Çetin Altan’a göre, Amerika’dan yardım almak için), kişisel hükümranlığını tehlikeye atıp çok partili sisteme geçildiğini açıkladı. Cumhurbaşkanının (İnönü) partiyle ilişkisini kesti.

Bu değişikliklerden sonra, 1950’de yapılan seçimleri kaybetti. Orduyu kullanıp vaziyete el koyma imkanı varken, kaderine teslim oldu. İktidarı, Demokrat Parti’ye (DP) teslim edip muhalefete geçti.

Ancak DP, 1954’ten sonra diktatoryal eğilimler göstermeye başlayınca, taşlanıp yasaklanmaya katlanarak karşı koydu. Tırmanan gerilim, 27 Mayıs 1960 darbesiyle sonuçlandı.

Yıllara dayalı olarak alışkanlık haline gelmiş Faşist uygulamalardan sonra, 1961 Anayasasıyla, yepyeni bir dönem başlıyordu. "Sosyal Adalet" kavramının bile Komünizm propagandası sayıldığı bir yerde, birden bire sosyalizm tartışılmaya başlamıştı.

Toplumsal devinim harlı, tartışmalar ateşliydi. Ağır yasaklardan gelen Kürtler bile, sosyal adalet istemiyle kendilerini ifade ediyor, dolaylı yoldan "Kürtler vardır"  diyorlardı.

Bugünkü AKP’nin tortusunu da içinde barındıran ırkçı-dinci (sağcı) tabanı dayanak yapıp 1965 yılında, tek başına iktidar olan Demirel’in Adalet Partisi toplumsal devinim karşısında şaşkındı. Yasak kolanlarını sıkıştırmak istiyor, ama çaresiz kalıyordu.

 15 Milletvekili ile parlamentoya giren, Mehmet Ali Aybar liderliğindeki Türkiye İşçi Partisi (TİP), bugün Kürtlerin destek verdikleri HDP gibi iftira ve karalamanın hedefindeydi. Çetin Altan, bilgi ve becerileriyle, tepelerinde adeta kasırgalar estiriyordu. Türk parlamentosu tarihinde ilk defa, Sosyalizm kavramı havada uçuşuyordu. Faşizm, kapitalizm, sömürü, işçi sınıfı, burjuvazi gibi kavramları ilk defa duyan sağcı kalabalık şaşkınlık içinde ve öfkeden köpürerek dinliyorlardı, onu. Çetin Altan "sosyalist yalan söylemez" dediğinde ise sövgüler yağdırıyor, linç etmek için üstüne yürüyorlardı.

Ondan kurtulmak için, günümüzde AKP, CHP ve MHP toplamının, HDP’lilere yaptığı gibi, dokunulmazlığını kaldırıp hapse atmaya kalkıştılar.

Sağcı kalabalık iştahla, onun hayatını söndürmeye çalışırken İnönü, gece yarısı kürsüde belirmiş ve Milletvekili dokunulmazlığının Anayasanın güvencesi altında olduğunu, hatırlatmış, dahası Çetin Altan’a yönelttikleri suçlamayı boşa çıkaran "Anayasamız sosyalizme kapalı değildir" sözünü söylemiş, cezaevine giden yolu kapatmıştı.

Paşa, düzenin icracısı olarak, geçmişte topluma kan kusturmuş "Milli Şef"ti. Ama cahil-cühela ayak takımı (lumpen) karşısında, "CHP ortanın solundadır" diyecek kadar evrilmiş, kendini geliştirmiş biri, sosyal demokrat kulvara sıçramış siyasi liderdi, artık.

Sosyalist Çetin Altan’a sahip çıkıyor, Deniz Gezmişleri yaşatmak için direniyor, bu amaçla darbeci generallere kafa tutup Anayasa Mahkemesine baş vuruyordu.

CHP’yi dikta kurumundan, demokrat çizgiye taşımıştı.

Kimileri de, onun ardına gizlenerek "ilericilik, demokratlık" oynuyordu. Son yıllarında, ilkel sularda yüzen dinci-ırkçılarla buluşan, ittifaklar, koalisyonlar kuran Bülent Ecevit, o günlerde CHP’nin, aydınlık vaaddeden genel sekreteriydi. Ecevit, "ortanın solundayız" diyen Paşa’yı aştığını göstermek istercesine, "bana sosyalist derseniz, kıvanç duyarım" diye haykırıyordu, meydanlarda.

CHP Genel Başkanı olarak, gide gide en sağcı limanlara demir atan Deniz Baykal, o günlerde, geleceğin sosyal demokrat lideri olarak görülüyordu.

Ama hayat bizlere, "bu mayadan" bir şey çıkmayacağını gösterdi. Dünün, "Proletarya devrimi" diyerek söze başlayan, "ezilenlerin enternasyonal dayanışması" naraları haykıranlar ırkçı kulvarda buluştular.

 İsmet Paşa’nın, gölgesinde sahte parıltı saçanlar özlerine döndüler. Kürtlere zulümde, ırkçı-dincilerle yarışıyorlar. Kürdistan deyimini duyunca kırmızı görmüş boğaya dönüşüyorlar. Üstelik bunların bazıları, soykırım artığı Kürt’tü…

İsmet Paşa’nın ortanın soluna oturttuğu CHP, bugün Vehabi-ırkçı bileşkenin yedek lastiğidir. CHP, Kürt toplama kamplarının sessiz onaylayıcısı. 147 bin kişi ekmeğinden, mesleğinden edilirken, CHP düzen bekçiliği için "en güzel benim" şarkısı söylüyor.

Kürdistan, Atatürk dönemini de aratan yıkımdan geçerken, Kürtler parlamentodan hapishanelere sürüklenirken, CHP İsmet Paşa’nın "ortanın solu" çizgisinden, "ben sağcı, ırkçı sularda dümenimi tutarım" havalarına savruldu…

CHP öncülüğünde insani ses vermesi gereken sokaklar, meydanlar suskun. Tükenmişliğin resmidir, bu.

(Politika)

Bu haber 846 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Prof. Dr. Bedriye Poyraz, Dersim’deki tarikat örgütlenmesinde Munzur Üniver..