Doğa-insan ekseninde gelişen, antik kültürel katmanlarla beslenen Aryenik değerlerin son halkasını yaşatan Aleviler; tarih boyunca farklı isimlerle anılmışlardır. Bu tanımların çoğunu genellikle hep karşıtları, onlara vermişlerdir. Verilen isimler, daha çok İslami gelenek içinde Alevileri ortadan kaldırmaya yönelik pejoratif tamlamaları içermektedir. Bunlardan bazılarına örnek olarak, “Zındık, Kâfir, Râfızi, Kızılbaş, Mülhid“ ve benzerlerini gösterebiliriz. Müslümanların ortak algısında bu tanımlar; “Tanrının varlığını yansıyan ve ona şirk koşan! Tanrıya ve ahirete inanmayan! Dinden çıkan, dinsiz, imansız, kitapsız olan! Ana-bacı tanımayan vs!“ anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla gayrimüslim toplulukların; Kuran ayetlerine ve hadis-i şeriflerin verdiği emre göre ortadan kaldırılmaları gerekmektedir. Bu uğurda cihad eden Müslümanlar, cennete gidecekleri gibi, ortadan kaldırılanların malları ve kadınları kendilerine helal kılınmıştır. Onlara göre bu tür topluluklara, cehennemi ve cehennem ateşini, bu dünyada tattırmak vaciptir.
Dikkat edilecek olursa tarihteki toplumsal ve bireysel bütün Alevi kıyımları, bu veriler üzerinden fetvalarla haraket edilerek gerçekleştirilmiştir. Aleviler, Semitik dinlere evrilmeden, kendine özgü inanlarıyla arı-duru bir yaşam felsefesini ortaya koymuşlardır. Bundandır ki; İslamiyeti kendi bekâsı için bir kalkan haline getiren devletlerin sözde kitabi mensupları; Ortadoğu bataklığında açan bu gülün boynunu malesef hep bükmüşlerdir. İşte bugünlerde andığımız, yakılmak suretiyle katledilen Sivas Şehirleri’de, bu halkanın en belirgin sonuçlarından birine işaret etmektedir.
Devletin yetkililerinin (CHP-DYP kadroları) planlayıp, Sivas’ta sahneye koydukları Alevi katliamını; 2 Temmuz 1993 tarihinde, Cuma namazını ifa eden sözde Müslümanlar eliyle gerçekleştirdiler. Katliamın piyonları tarafından çekilen yakım anının görüntüleri, izlenmeye değer anların arşivi niteliğinde! İnternet ortamında da yer alan toplamda 1 dakika 48 saniyelik bir video görüntüsünde, yamalak Türkçeli cehennem bekçilerinin konuşmaları yer alıyor. Görüntüler eşliğinde yapılan yorumlar, şunları içeriyor:
“Gir içerden yak oğlum ya! Aha yaktı! Ha öbürü de aradan onun yanına çıktı! Çok iyi görünüyor buradan, harika oldu ya...! Yakacan ki bunları böyle, bez olacak ki bez bez..! Aziz Nesin içerde mi, Aziz Nesin! Tü..! laylon laylon! İçerde mi adam? Herkes içerde biliyo! Adam içerde ya! Çıkmıştır yaa! Yakamıyorlar! Gaz-maz, hiç bir şey yok mu? Çık ulan yukarı? (-cehennem zebanisi, Polislerin gözetimi altında bu sırada yukarıya çıkıyor) Bak öbürünü görüyon mu bak, polis molis dinlemiyor! (-katil üst kata çıkınca, kalabalıkta ıslık tezahürat başlıyor) Bak! Yine öteberi atıyorlar! Lan yakın la... Yakın la! (ıslık bağırışlar başlıyor) A... koyayım valla yaktı, valla billa ya! Orayı ben tamir ederim yakın..! Aha televizyonu bile attılar lan! Üst katlara üst katlara! (-aniden ateş alevleri yükseliyor) Allahım o senin ateşin, içeriye beni de..! Cehennem ateşi işte! Kafirlerin yanacağı ateş! Hükümet istifa!” sloganları, bağırışlar ve görüntü bitiyor!
Yakarak katletmek geleneği, Semitik dinlerin Ortaçağda; sıkça başvurdukları bir yöntem olsa gerek! Özellikle Kuran’da cehennemin tarifi ve oradaki azabın, ilk başta ateşle yüzleşmeyle başladığı anlatılmaktadır. Kuran’da cehennem ve ateşine ilişkin birçok ayet vardır. Bunlardan sadece bazıları şunlardır. A’raf Suresi 7:41. Ayet; “Onlara cehennemde ateşten bir yatak, üstlerine de (ateşten) örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız“ Muminun Suresi; 104. Ayet “Orada ateş yüzlerini yakar, bu yüzden dudakları kasılacağı için dişleri sırıtır” Beled Suresi 19.20. Ayet: “Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir“ benzeri ayetler ve bunlara eklemlenen, dönemsel uyduruk hadisler! Fakat unutmamak gerekir ki; hiç bir birey yada topluluk, bu Kuran ayetlerini yerine getirmekle yükümlü kılınmamıştır.
Semitik dinlerde iman etmek; üçüncü bir şahsı ilgilendirmeyen, birey ile Tanrısı arasındaki özel bir antlaşmadır. Ama sözkonusu bu toprakların kadim inanç mensupları Aleviler ve Êzîdîler olduğunda, Kuran, siyaset podyumuna çıkarılmakta, hükümleri isteğe göre değiştirilmekte, devletin bekası herşeyin önüne geçmektedir. Alevilerin yakılarak katledilmelerine; siyasi slogansal söylemlerden uzak, biraz da bu açıdan bakmamız gerekmez mi?