Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / ‘Alevileri katledenler bugün Alevi haklarından en çok söz edenler’

‘Alevileri katledenler bugün Alevi haklarından en çok söz edenler’

04 Temmuz 2016, 00:53

PKK Merkez Komite Üyesi Kasım Engin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk günlerinden başlayarak halen de Alevilerin hedeflendiğini söyleyerek “Alevileri katledenler en çok alevi haklarından söz edenler olmuştur” dedi.

Sivas Madımak katliamı üzerinden 23 yıl geçti ancak katliamın yüreklerde bıraktığı izler derin. 33 aydın ve sanatçı diri diri yakılarak katledildi.  Sivas katliamı, devletçi zihniyetin kendilerinden görmedikleri, yok etmek istedikleri, boyun eğmeyip direnişe geçenleri ise katlettikleri bir katliam.

PKK Merkez Komite Üyesi Kasım Engin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk günlerinden başlayarak halen de Alevilerin hedeflendiğini söyleyerek  “Alevileri katledenler en çok alevi haklarından söz edenler olmuştur” dedi. Engin “Alevileri kültürel olarak teslim almak çok zordur. Alevi kültüründe zora, devlete, egemenlere biat etme yoktur” diyerek tüm Alevileri radikal devrimci alevi tutumunu ısrarla her yerde ve her cephede sürdürme çağrısında bulundu.

PKK Merkez Komite Üyesi Kasım Engin, Sivas katliamı ve güncele ilişkin sorularımızı yanıtladı.

DİRİ DİRİ KUYULARA ATARAK KATLETTİLER

2 Temmuz Sivas’ta dinci, mezhepçi ve milliyetçi yapıların temsilini yapan devletçi zihniyetlerin 33 Alevi Kürt aydın ve sanatçıyı ve iki de otel çalışanını diri diri yakarak katlettiği gün yaklaşıyor. Bugüne gelmeden, Osmanlı ve Türkiye cumhuriyeti tarihinde Alevilere yönelik katliamlar ne düzeydeydi?

Alevi ya da resmi devlet İslam’ı dış yapılara karşı devlet İslam’ını savunan güçler hep çok sert uygulamalar içerisinde olmuşlardır. Devlet İslam’ı kavramını kullanırken, iktidarı esas alan, hükmetme üzerine kurulu devletçi yapıların İslam’ı kendi emelleri için kullananları ifade etmek istiyoruz. Bu duruma en iyi örnek Muaviye ve sonrasında Halife olan Yezid’in Kerbela’da İslam’ın büyük peygamberi olan Hz. Muhammed’in amcasının çocuğu ve eniştesi olan Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’i vahşice katletme olayı gösterilebilir. Yezid’den sonra da bu çizgiyi takip edenler hep vahşice katledilmişlerdir. Kimisi yakılmış, kimisinin derisi yüzülmüş, kimisine siyaset eylenmiş yani idam edilmiş, kimisi de sürülmüştür. Bu bir çizgi olarak devlet İslam’ını savunan yapıların tarihlerinde hep Alevilere ve benzer yapılara yaşatılmıştır.

Osmanlı tarihinde kırk bin alevinin diri diri kuyulara atılarak katledildiğini biliyoruz. Yine Yavuz Sultan Selim’in Alevilere neler yaptığını, hangi vahşice yöntemlerle katlettiklerini de hepimiz biliyoruz. Yüzbinlerle ifade edilen katledilmeler ve sürgünler devletçi İslam’ın neler yaptığını bize gösterir.

Örneğin 1607 yılında Kilis civarında o zaman yaşayan Alevi Can Polatlar, Osmanlının Safevilere yönelmelerine katılmadıkları için binlercesini yakıp yıkarak katletmişlerdir.

ALEVİLERE KARŞI İŞLENEN SUÇLARIN TARİHİ BİR ARKA PLANI VARDIR

Alevi katliamları derken; Bu yüzyıllardır binlerce Kürt-Alevisi katledilir. Mehmet Bayrak ismindeki Alevi Kürt, Tarihçi ve Alevi araştırmacısının Bir Siyaset Tarzı Olarak Alevi Katliamları adlı çalışmasında çok geniş bir şekilde Yavuzla başlayıp Kanuni ile süren katliamları, Osmanlı’nın resmi bir politikası olarak “siyaset eyleme”, “yediden yetmişe defter eyleyerek” yürürlüğe konulduğunu belgelemektedir.

 

Mehmet Bayrak’ın aktardıklarından alırsak:

“Yavuz Selim, Anadolu’ya gönderdiği memurları aracılığıyla aktif Kızılbaşları “yediden yetmişe defter ettirmiş” ve Müftü Hamza Efendi ile Şeyhü-l islam, İbn-i Kemal gibi din adamlarına hazırlattığı fetvalarla, 50 binden fazla Alevi’yi katletmiş ve binlerce evi tahrip etmişti.

İlginçtir ki, devletçi İslamcılar bu katletmeleri bir de fetvalarıyla aynen bugün olduğu gibi meşrulaştırmışlardı. Şöyle ki: “Şeyhülislamı Ebussuud Efendi, “Kızılbaş tâifesinin şer’an kıtali helâl olup, katleden gâzi ve Kızılbaş tâifesinin ellerinde maktul olanlar şehid olurlar mı?” yani “Kızılbaş topluluğundan öldürülmesi helal olanı öldüren gazi, Kızılbaş topluluğunun eliyle öldürülenler şehid olur mu?” yolundaki bir soru karşısında şu fetvayı veriyor: “Olur, gazâ-i ekber ve şehâdet-i azîmedir” (Evet olur, din yolunda en büyük savaştır, Tanrı yolunda büyük bir şehitliktir…” gibi sözlerin de ötesinde: “Bu tâifenin kıtâli sâir kefere kıtâlinden ehemdir” yani “bu topluluğun katledilmesi öteki kâfirlerin katledilmesinden daha önemlidir” sözleri, özü itibariyle Osmanlı’nın resmi yaklaşımıdır. Ve bu resmi yaklaşımın yüz binlerce Alevi’nin katline yol açtığı ve halen de devam ettiği ise açıktır.

Özcesi, bugün ve dün Alevilere karşı alenen ve açıktan işlenen tüm suçların zihinsel ve tarihi bir arka perdesi vardır. Ve bunun iyi bilinmesi gerekir. 

ALEVİ İNANCINA ASKA HOŞGÖRÜ İLE YAKLAŞMADILAR

Aydın ve Alevi kesiminde derin izler bırakan Sivas Madımak katliamı bundan 24 yıl önce yapıldı. Fakat bu gün hala Aleviler katledilmeyle yüz yüze. Her fırsatta Alevi açılımından bahseden AKP-Erdoğan iktidarının gerçekte Alevi politikası sizce nedir?

Özü itibariyle devlet zihniyetiyle bezenmiş ve buna bir de İslami kılıf giydiren tüm yapılar öncelikli olarak alevi inancına asla hoşgörü ile yaklaşmadılar. Yaklaşmaktan da hep çekindiler. Nedenleri açıktır, aleviler başta olmak üzere bu tür inançlar insan eksenlidir. Toplum eksenlidir. Bu bağlamda ahlaki normları esas alırlar. Bu durumda bu yapılar kolay kolay devlet İslam’ını savunanlarla bağdaşmazlar. Uzlaşmazlar. Tam tersine hep bir şekilde çelişkili dururlar.

Evet bunun için Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk günlerinden başlayarak aleviler hedeflendiler. Tekke ve zaviyelerin kapatılması hep salt İslami dini yapılar hedeflenmiş gibi gösterildi. Bizler biliyoruz ki o yıllarda da hep devlete bağımlı, Sünni islam endeksli diyanet işleri bakanlığı, müdürlüğü gibi yapılar hep oldu. Aleviler resmi olarak kendi inançlarını öğrenmelerinden, sürdürmelerinden men edilirken, Sünni İslamcılar özelde de Hanefilik özel çabalarla ayakta tutuldu. Önce bunu tespit edelim.

Diğer önemli bir husus ise yakın tarihte Alevilere karşı katliamlar ve katliam girişimleri hep olmuştur.

Örneğin Mehmet Bayrak 1967 yılında Elbistan’da öyle bir girişimden söz eder. Yine 1971 yılında Kırıkhan’da böyle bir girişim olduğunu belirtir. Ve 1978 ve 1979 Maraş ve Çorum alevi katliamları ise zaten biliniyor. Sivas’ı ise zaten konuşuyoruz.

ALEVİLERİ KATLEDENLER BUGÜN EN ÇOK ALEVİ HAKLARINDAN BAHSEDİYORLAR

Alevileri katledenler en çok alevi haklarından söz edenler olmuştur. Örneğin Alevilere en büyük darbeyi vuran CHP olmuş ama CHP’nin Alevileri ve Aleviliği ne hale getirdiği ortada. Kemalizm gibi insanlık düşmanı bir ideolojiye ve rejime Alevileri bağlama, angaje etme kadar büyük bir suç olabilir mi?

Benzer politikaları bugün AKP yapıyor. Ama unutulmasın ki büyük yalanlarına inanan birçok alevi halen oluyor. Nasıl ki geçmişte İzzettin Doğan’ın babası olan Hüseyin Doğan gibi işbirlikçi, hain Kürt Aleviler ve Türk Aleviler araya girerek Dersim Direnişinin tasfiyesinde rol oynamışlar ise bugün de benzer işbirlikçiler aracılığıyla aleviler halen kandırılabilmektedirler. İzzetin Doğan gibi insanlar Aleviliği resmi devlet İslam’ına yedeklemek için nasıl çalıştığını herkes görüyor. Alevilik kültürü toplumsal yönü ağır basan bir inanç olmasına rağmen bugün bazıları bu durumu bozarak ritüellere boğarak devletçi İslam’ın peşine takmak istiyorlar. Ve bunun arkasında AKP zihniyeti bulunmaktadır.

Dikkat edersek bu zihniyet özü itibariyle Aleviliğe bir şey vermeyeceği gibi Aleviliği tahribata uğratmak için her şeyi yapar ve yapmaktadırlar.

Özcesi, AKP ve Erdoğan gibilerinin zihniyetinin özü alevi kültürünü ve alevi inancını bir şekilde özünü bozarak, devletçi iktidarcı İslam’ın kuyruğuna takma amaçlıdır.

ALEVİ KÜLTÜRÜ BAŞKALDIRAN BİR KÜLTÜRDÜR

Demokratik yapılanmalar için bir tehdit olarak gelişen katliamcı-tekçi zihniyetlerin varlığı bu gün DAİŞ gibi örgütlenmelerde açığa çıkıyor. Özelikle Güneybatı da Alevilerin yoğunlukta olduğu bölgelerde böylesi bir dönemde AKP- Erdoğan iktidarının yaptıkları kampları nasıl okumak gerekiyor?

Alevileri kültürel olarak teslim almak çok zordur. CHP’nin kuyruğuna da takılsalar alevi kültüründe zora, devlete, egemenlere biat etme yoktur. Hep devlete, egemenlere, baskıcılara ve zorbalara karşı koyuş alevi kültürünün mayasında vardır. Sorun alevi olarak doğan birinin iyi ya da kötü olması değildir. Alevi kültürü başkaldıran bir kültürdür. Kendi kendini yönetmeye endeksli bir kültürdür. Öz yönetim kavramı bugünlerde sıkça dile geliyor. Öz yönetim kültürünü en çok yaşayan yapıların başında bir de aleviler gelmektedir. Bu tür Alevileri ve Kürt Alevileri için de geçerli olan bir hakikattir.

Dikkat edersek sahte aleviler en çokta Aleviliğin bu özelliğine saldırmaktadırlar. İzzetin Doğan gibiler hep bu özü zayıflatmak için çalışıyorlar. Bu öz yıkılmadan, bu öz geriletilmeden aleviler teslim alınamaz. Nitekim Alevilerin bugün birçok sol, sosyalist, devrimci, feminist gibi radikal hareketler içerisinde yoğunca yer almaları bundan kaynaklıdır. Aleviler adaleti arayan hareketlerin içerisinde hep yer aldılar ve gelecekte de almaya devam edecekler.

ALEVİLERİ HAP KATLİAMLARLA SİNDİRMEYE ÇALIŞTILAR

Şimdi böyle olan bir yapı AKP ile ya da Erdoğan ile uyuşabilir mi? Erdoğan’a biat eder mi?

Böyle bir yapı ne Erdoğan ile uyuşabilir, ne Erdoğan gibi faşizan devlet zihniyetleriyle bir olurlar ne de biat ederler.

Bunu bilen bu faşizan ve tekçi zihniyet önceleri Alevileri hep katliamlarla sindirmeye çalıştılar. Bu yetmedi Maraş’ta olduğu gibi göçertmeye zorladılar. Bu yetmedi bu kez direkt Sivas’ta Alevilerin beyinlerine, yüreklerine ve vicdanlarına yönelerek korkutmak, sindirmek istediler.

Ama en son biz 7 Haziran 2015 seçimlerinde gördük ki aleviler tüm bu sindirmeleri önemli oranda aşmışlar ve yine kendileri olmak için demokrasi bloğu ile birlikte hareket etmeye başlamışlardır. Birçok milletvekili ile parlamentoya girmişler. Ve meydanlarda ise yeniden aktifleşmeye başlamışlar.

İşte bu durumu gören devletçi İslamcı zihniyet yapılanmaları yeni oyunlarını devreye koymaya başlamışlardır. Teslim alınamıyorlarsa, nüfus yoğunluklarını azaltarak etkisiz kılmak pekala mümkündür. Ve şimdi yaptıkları budur. Alevi Kürtlerin yaşadığı alanlara çeteler yerleştirerek hem alevi Kürtleri süreceklerdir hem de orada çetelerin yoğunluklarını derinleştireceklerdir.

Bu eski bir plandır. Abdülhamit zamanında Kafkasya başta olmak üzere birçok alanda Müslüman ve Türklere yakın durabilecek halkları ve inançları Kürdistan’a ve diğer alanlara getirip yerleştirmişlerdir. Bunlarla alanları kontrol etmeyi hedeflemişlerdir. Dikkat edersek bugün Kürdistan’ın birçok yerinde farklı yapılar mevcuttur. Ve bunların birçoğunu devlet rahat bırakmayarak silahlandırmaya zorlamıştır. Yine benzer bir durumu İttihat Terakkiciler de yapmışlardır. Balkanlardan getirip Kürdistan ve diğer yerlere yerleştirmişlerdir. Ermeni halkının soykırımdan geçirilmesi ardından dışarıdan getirilenlerin buralara yerleştirildiklerini de biliyoruz. Ve tabii bunu daha sistematik olarak bizler Şark Islahat Planı’nın uygulamalarında görüyoruz. Demograf yayı nasıl değiştirdiklerini de bugün belgeler bize söylüyor.

Özcesi, teslim alınmayan, alınamayan Alevileri bu kez daha tehlikeli bir uygulamayla kaçırtmaya çalışıyorlar.  Bu durumun iyi okunarak karşı tedbirlerin geliştirilmesi bunun için şarttır.

CHP’NİN DİĞER YÜZÜ AKP’DİR

AKP iktidarının Alevi toplumuna karşı yaklaşımlarına göz yuman CHP’nin bu konudaki politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

AKP, CHP’nin farklı bir versiyonu olduğunu hemen söyleyelim. Birisi Kemalizm’in tekçiliğini ve Türkçülüğünü esas almış diğeri ise yeşil tekçi Türkçülüğü esas alıyor. Bu bağlamda CHP’nin diğer yüzü AKP’dir. Bunun böyle olduğunu bizler her zaman kritik anlarda, kritik konularda hep görüyoruz.  Bunun ciddi değerlendirmelerde bulunmak yerine sadece şunu hatırlatmak yeterlidir.

Maraş Katliamında iktidarda CHP vardı. Sivas Katliamında CHP ya da SHP iktidar ortağıydılar. Yine Dersim Katliamında zaten CHP tek başına iktidardı.

CHP, Alevileri Kürtlerin diğer inançlarına karşı kullanmıştır. Kullanmak istemiştir. Yine Alevileri Kürt Özgürlük Mücadelesini parçalamak için denemeleri çok olmuştur. Hep bir şekilde devlete yedeklemek için her türlü çalışmayı yürütmüştür.  CHP bu hususta epey başarılara imza atsa da, bu son zamanlarda giderek zayıflamaktadır.

İşte bunu gören CHP tedirgin olmuştur. Kürt, alevi, sol, feminist ve sosyalist milletvekillerinin dokunulmazlıklarına karşı AKP’nin yanında yer alması bu gerçeklik ile bağlantılıdır.  Bunu görerek CHP’nin tersten bir AKP olduğu iyi görülmelidir.

TEKÇİLİĞE KARŞI GÜÇLÜ DİRENMEK GEREKİYOR

Alevilere karşı ısrarla yürütülmek istenen teslim alma girişimlerine karşı Aleviler ne yapmalıdır?

AKP ve Erdoğan zihniyeti tamamen tekçi bir zihniyettir. Tekelcidir. Faşisttir. Böyle yapılanmaların çoğulcu, hoşgörülü yapılara tahammül etmeleri düşünülemez.

Evet, bunun için Alevilerin teslim alınmak istenmeleri sadece Alevileri ilgilendirmemektedir. Herkesi, tüm renkleri, tüm inançları, tüm halkları ve tabii solcuları, sosyalistleri, devrimcileri, feministleri, çevrecileri ve birçok farklı çevreyi birebir ilgilendirmektedir.

Erdoğan gibi faşist yapılar, faşistliklerini kurumsallaştırmak istemeleri kadar doğal bir şey olamaz. Bunun için tek tek kendilerine engel gördükleri yapıları hedeflemektedirler. Ya tasfiye ederek ya da teslim alarak bir şekilde engel olmamaları için en özel uygulamalar içerisinde olduklarını zaten günlük olarak görüyoruz.

Evet, bunun için Alevileri savunmak sadece Alevilerin işi değildir. Tasfiye edilen ya da tasfiye edilmek istenen her renk ve farklılık, renkliliğin tasfiye edilmesi ve tekçiliğin biraz daha galebe çalmasıdır. Belirttiğimiz gibi bu tekçiliğe karşı güçlü direnmek gerekiyor.

Elbette Alevilere de büyük görevler düşmektedir. Aleviler artık daha fazla uyanmalıdır. Hiç bir devlet-ki devlet kıyımdır, tekçiliktir-Alevilerle bir olamaz. Aleviliğin özünde anti devletçilik vardır. Zaten bir alevi devlete yakınlaşmış ise alevi olmaktan çıkmıştır. Bu hususta İzzettin Doğan ne kadar alevi ise devlete yakın duranlar o kadar alevi olabilir. AKP’nin bir tırşikçisi ve yağdanlığı olan, Alevilerin kıyımlarını ve katliamlarını planlayan, haram sofralarında yer alan bir İzzettin Doğan olsa olsa, bir haramzade olabilir. Ya da zamanında Dersim’de Seyit Rızaların katledilmesinde rol alan Hüseyin Doğan ne kadar alevi ise devlete yakın duran aleviler ancak onun kadar alevi olabilir.

Yani, bir alevi devletle bir olamaz. Aleviliğin doğasında doğal toplumculuk, kardeşlik, hoşgörü, birlik, ahlak vardır.

HER TÜRLÜ TESLİM ALMAYA KARŞI İNADINA DİRENİŞ

Peki devleti savunan yapılarda bunlardan biri olabilir mi?

Olamaz, olamayacağını hepimiz her gün Erdoğan’ın uygulamalarında görüyoruz.

Evet, bunun için önce aleviler bu durumu görüp artık devletten bir şey beklemeden kendilerini yönetmeye vermelidirler. Öz yönetim gerçeği bu bağlamda en çok Alevilere hitap eden bir siyasal çözüm yöntemidir.

Unutulmasın ki katledilenler, yakılanlar, siyaset eylenenler, sürülenler, derdest edilen tüm Alevilerin bir amaçları vardı o da Aleviliklerini özgürce yaşamak. Özgürce yaşanacak olan Alevilik ise kendi kendini yönetecek ve yürütecek olan bir Alevilik olabilir.

Evet, bunun için diyoruz ki Sivas Katliamı’nın yıl dönümünde, o nur yüzlü aydınların, ozanların, sanatçıların anısını yaşatmak için, onlara doğru bir temelde yaşamak için onların iyi birer takipçisi olarak, Aleviliğin doğal toplumcu özüne doğru temsil edelim. Vicdanımız olan, yol gösterici olan o nur yüzlü insanların özlemlerini gerçekleştirmek için her türlü teslim almaya karşı inadına direniş deyip, radikal devrimci alevi tutumunu ısrarla her yerde ve her cephede sürdürelim.

ANF

Bu haber 613 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..