Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 4 Mayıs 1937 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla başlattığı Dersim Tertelesi’nde binlerce insan katledildi, on binlerce insan yurtlarından, tarihinden, kültüründen, inancından koparılarak farklı şehirlere sürgün edilerek zorunlu iskâna tabi tutuldu.
Dersim’in Hozat ilçesinin Zımek (Çığırlı) köyünde yaşayan Eşliye Çiçe (Fecire Erol), 4 Mayıs Dersim Tertelesi’nde yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.
“ÇOCUKTUK, AĞLAYIP EKMEK VE SU İSTİYORDUK”
Herkesi toplayıp harman yerine götürdüler diyen Eşliye Çiçe, “Orada makineli silah kurulmuştu herkes bağırmaya başladı, kaçanlar oldu. Tanıdığım çocuklarını alıp saklanıp kurtuldular. Kadın ile erkekleri ayırarak dağa çıkartıp sizin resminizi çekeceğiz demişlerdi. Bizi dağa götürdüler çocuğuz ağlıyoruz açız, ekmek ve su istiyoruz bazı askerler yanımızdan geçerken ağlıyorlardı, bazıları gizli olarak bize su ve ekmek verdiler. Annem beni bacaklarını arasına koydu, kardeşimi de göğsüne koyup yüzüstü uzanarak bizi sakladı. Bir süngü sırtıma geldi onu elimle çıkardım, bir diğerini elimle çıkarınca elim hareketsiz kaldı onlarda benim öldüğümü sanıp gittiler. Akşam çöktüğünde bir genç kadın gelip askerler gitti kim yaşıyorsa kalksın diye bağırıyordu” dedi.
“SİZİ ÖLDÜRECEKLER ÜÇ GÜN SAKLANIN”
Ermeni bir aileye Hozat’ta Türk birisi Zımeklileri öldürecekler üç gün saklansınlar dediğini söyleyen Eşliye Çiçe, “Köye gelip insanlara söylemiş ama köylüler Ermenileri öldürecekler buda buda korkuyor böyle söylüyor niye bizi katletsinler diye kimse inanmamış. Köylüler inanmayınca eşine gel biz ormana gidip saklanalım diyor ama eşi komşularım ne yaparsa bende onu yaparım diyor. Daha sonra da ne çocuklarını ne de eşini ikna edememiş. Onlarda bizle beraber kalıp sürgünü de yollandılar. Bizleri Hopik’te (Beyaz Dağ) katlettiler, ölülerimizi kıyafetleriyle tanıyorduk. Askerliğini yapıp bizi öldürmezler diyenleri de götürüp katlettiler” diye konuştu.