“Tanıkların anlatımlarına göre Otuzsekiz'in ekin biçme zamanıydı. Ekin biçme zamanı dendiğine göre; Ağustos ortaları olmalıydı. Köylerden topladıkları insanların ellerini önce tek tek, sonra hepsini birbirine bağladılar. Askerlerin nezaretinde ve güneşin yakıcı sıcaklığı altında yürüterek Pülümür'e getirdiler. Pülümür'e getirilen bu insanları atların bağlandığı askeri kışlanın bodrumuna kapattılar. On yedi ağustos bin dokuz yüz otuz sekiz günü sabaha doğru daha gün ağarmadan tek tek isimlerini okuyarak dışarı çıkardılar. Günahsızdılar… Suçları neydi bilmiyorlardı. Sorgusuz, sualsiz kurşuna dizildiler… Kefensiz toprağa düştüler… Bir mezar taşı bile onlara çok görüldü. Kerbela'yı bu topraklarda yaşayanların anısına” cümleleriyle diye başlıyor “1938’de Pülümür” isimli kitap.
ANLATIMLARLA YOLA ÇIKTI
Yazarı Rıza Dalkılıç’ı (63), bu kitabı yazmaya iten ise katliama tanıklık etmiş olan dedesinin anlatımları oldu. O dönem yaşanılanların yarına taşınması adına bu anlatımları kayıt altına alan Dalkılıç, daha sonra bunları bir kitapta toplama fikri ile neredeyse 20 bulan bir araştırmaya koyuldu.
KATLİAMIN TANIKLARINI BULDU
1937-1938 yılları arasında yaşanan katliamda Pülümür’den farklı şehirlere göç eden tanıklara ulaşıp, yaşananları bir de onlardan dinleyen Dalkılıç’ın bu anlatımların yanı sıra, kültürler, mekanlar, aileler ve gündelik hayattan yaşantıları yedirdiği kitabı, geçtiğimiz Temmuz ayında raflardaki yerini aldı.
PÜLÜMÜR'DE NELER OLDU?
Dersim Katliamı ile ilgili bugüne dek birçok kitabın yayımlandığını, fakat Pülümür’de yaşananlarla ilgili çok az bilginin olduğunu dile getiren Dalkılıç, “Sanki 1938’de Pülümür’de hiçbir şey yaşanmamış, halk genellikle tarafsız, devlet yanlısı pozisyonundaymış gibi bir algı var. Fakat büyüklerimiz ve çevremden katliam süreçlerini dinlediğimde bunun doğru olmadığı ortaya çıktı. Özellikle ilçe merkezinde 16 kanaat önderinin kurşuna dizilerek toplu gömüldüğü bir yer var. Burası belediye tarafından park haline getirilmek istendiğinde kemikler ortaya çıktı. Orada düğünler yapılıp, oyunlar oynanıp, alkol tüketiliyor. Bu beni kamçılayan en önemli etken oldu. Birikmiş bir çok şeyin üzerine bu da eklenince ‘Pülümür’de neler oldu?’ diye yola çıktı” diye belirtti.
PÜLÜMÜR’ÜN PANORAMASI
Dalkılıç, kitabı çıkarmaya karar verdikten sonra bir çok zorluklarla karşılaştığını da anlattı. Dalkılıç, “Köylerin yüzde 80’i boşaltılmıştı. Yerleşime açık olan köylere de yazın birkaç aile geliyor. Bu insanlar Erzincan, İstanbul, Bursa, İzmir’e göç etmişler. Köyler hakkında bilgi alıp, sürgüne gittikleri yerler, katliam yerlerinin belirlenmesi zor oldu” dedi.
Yine de katledilen kişilerin isim tespiti ve toplu katliam yerleriyle ilgili hayli sonuç elde ettiğini söyleyen Dalkılıç, şunları belirtti: “Bir yerde katledilen 5 kişi kimse tek tek isimlerini, bilgilerini ortaya çıkardım. Katliamın bir kısmını tanıklarından, diğer kısmını da çocuklarından dinledim. Bu yörenin kendine has, hiçbir inanca benzemeyen özellikleri var. İnanç yerlerinde bulunan belli başlı en çok ziyaret edilen yerleri fotoğrafladım. Hemen hemen her köy ve mezrada ziyaret var. Mekanlar hakkında bilgiler edindim. Köylerin ve mezraların eski isimleriyle yazdım. Pülümür’ün küçük bir panoramasını ortaya koyduğumu söyleyebilirim.”
ACILAR AYNI
Kitabı çıkarma sürecinde görüştüğü kişilerin anlatımlarından çok etkilendiğini ifade eden Dalkılıç, bu hissiyatı “Çok ağır, travmatik bir katliam yaşandı. Bazen dinlerken anlatan kişiyle birlikte ağlıyorsunuz. Özellikle kadınlar konuşmaları başlarken ve bitirdiklerinde, ‘Allah o günleri kimseye kullanmasın, düşmanıma bile göstermesin’ lafı çok kullanıldı. Bu söz bile o dönemin acılarını ağır olduğunu en kısa şekliyle ifade ediyor. Hepsinin acıları aynı” sözleriyle dile getirdi.
Kitabının yayımlanması sonrasında olumlu tepkiler aldığını, öyle ki daha da genişletilmesi yönünde öneriler geldiğini paylaşan Dalkılıç, kitabı kendi düşünceleri yada bakış açısı ile değil, tamamen katliamın tanıklarının anlatımları ile şekillendirdiğini vurguladı.
Dalkılıç, gelen önerilerden de hareketle kitabın ikinci baskısı üzerinde çalışmaya başlayacağını belirterek, “Öyle mezralar var ki bu güne dek kimse söylemedi. Gelip mezralarının olduğunu söylüyorlar. Bu şekilde eksiklikleri de tamamlayacağım. İkinci baskıda Pülümür’deki geçmiş aşiret yapısı üzerinde çalışıyorum. Yaşananların kalıcı olması lazım. Bu sözlü aktarımlar, aktarıla aktarıla birçok değişime uğruyor. Olmayan şeyler aktarılıyor. Ben Pülümür’de ne yaşandıysa, bunu yazılı hale getirdim. Büyüklerimiz sözlü bize aktardı. Bu aslında üzerimizde yük gibidir. Bunu yazılı hale getirip kamuoyu ilgisine sunarsak belki vicdanen biz de rahatlarız. Toplum da bilmiş olur. Neler oldu, kimler öldürüldü, nerelerde öldürüldüler? Bütün bunların cevapları yazılı olarak kalmasında fayda var” dedi.
RIZA DALKILIÇ KİMDİR?
Dersim’in Pülümür ilçesine bağlı Akdik (Aynıxe) köyünde 1957 yılında doğdu. Dersim Öğretmenler Okulu’nu bitirdikten sonra, Erzincan Eğitim Enstitüsü’nden 1979 yılında mezun oldu. Aynı yıl öğretmen olarak göreve başladı. Örgütlenme çalışmalarında aktif rol alıp, Eğit-Sen ve Eğitim Sen sendikalarının kuruluş çalışmalarında yer aldı. Uzun süre bu sendikaların yönetim kademelerinde görevler üstlendi.
Emekliliğinin ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde yöneticilik yapıp, derneğin Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Derneğin ayrıca Dersim Şubesi’nin kuruluş çalışmalarında yer aldı. Birçok makale ve araştırma çalışmalarına katkıda bulunan Dalkılıç’ın kaleme aldığı eseri, “1938’de Pülümür” kitabı oldu.
MA / Ayşe Sürme