Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Vicdan ve hassasiyet açlığın başladığı yerde bitiyor!

Vicdan ve hassasiyet açlığın başladığı yerde bitiyor!

15 Haziran 2020, 21:57

1915, 1925, 1928, 1937-38, 1957… Bu tarihler, Türkiye’de, devlet eliyle Türk olmayanlara karşı, ırkçı soykırım harekatlarının yapıldığı tarihler.

ABD’de yaşanan ırkçı saldırının misli dünyanın üçte ikisinde yaşandı ve her gün yaşanıyor. Fakat ABD’deki ırkçı saldırının Amerika ve dünyada yol açtığı toplumsal tepki insanlık adına oldukça sevindirici bir gelişme. Ama ne yazık ki başka yerde yaşanan benzer saldırılara karşı insanlığın aynı düzeyde ortak tepkisini görmek mümkün olmuyor.

İnsanlar, vicdan, hassasiyet ve insani değerleri sahiplenme reflekslerini, açlığa mahkum oldukları andan itibaren yitirirler.

Günümüz dünyasında, yaşamın günlük rutinleri haline gelen ırkçılık, faşizm, baskı, zulüm gibi uygulamaların ağırlıklı bölümü, insanların açlıkla teslim alındığı ülkelerde gerçekleşiyor.

Değişmeyen tek kural, dünyanın neresinde olursa olsun, ırkçılık ve faşizmin karakteri. Bu açıdan, farklı alanlarda yaşanan faşist ırkçı saldırıların dozu, toplumsal tepki ve tepkisizliği, diktatörler arası kıyasla açıklamak mümkün değildir.

Faşizmi ve ırkçılığın tarifi Erdoğan-Orban, ya da Erdoğan-Trump kıyaslaması yapılabilir mi? Tek kelimeyle hayır.

Eğer ırkçı faşizm uygulamalarında ülkeden ülkeye farklılıklar gözlemleniyorsa, bunun tek sebebi, diktatörlerin hüküm sürdüğü ülkenin sosyal, toplumsal ve siyasal gelişmişlik seviyesiyle alakalı.

Erdoğan’ı bu noktaya getiren, Trump’ın bu düzeydeki cinayetlere teşebbüsünü engelleyen, iki figürün ülkelerindeki toplumsal durum. Erdoğan toplumu açlık korkusuna mahkum ederek teslim almış. Kendisine karşı çıkanları açlığa mahkum ediyor. Muhalif olan ilk önce işini kaybeder, sonra yeni bir iş bulma şansı olmaz ve devletin elinin uzandığı hiçbir yerde sosyal yaşamını sürdüremez.

Trump toplumu açlıkla tehdit edemez, bu yolla toplumu sindirme lüksüne sahip değil. Daha ‘yumuşak’ ırkçı olduğundan değil, Anayasa dediğimiz toplumsal sözleşme bu yönteme baş vurmasını yasaklamıştır; toplumsal hassasiyet ise böyle bir durumda sessiz kalmaz. Yoksa Trump da Erdoğan gibi hiçbir çılgınlıktan imtina etmez. Hitler Mussolini’den, Mussolini de Franco’dan daha iyi değildi.

ABD’de Siyahlar renginden ötürü ırkçı faşist saldırıların sürekli hedefi. Kürtler de Türkiye’de etnik kimlik farklılıklarından ötürü ırkçı faşist saldırının hedefi. İki sahada işlenen suçun niteliği, ideolojisi ve amacı aynı.

George Floyd’ın sadece renginden ötürü ırkçı polisler tarafından katledilmesi, dünya demokratik kamuoyunun yoğun tepkisine neden oldu. Aynı şekilde dünyanın demokratik ve diktatörlük sistemleri de farklı şekilde tepkilerini dile getirdiler.

Ülkesinde demokrasinin D’sine tahammülü olmayanların tepkisi ise, sadece iki yüzlülüğün ifadesi olmadı, aynı zamanda tiksindirici; dünya insanlığına hakaret niteliğindeydi. Bu tiksindirici ve hakaret nitelikli tepkilerden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait.

ABD’de vukuu bulan ırkçı olayı yererken, sanki kendi ülkesinde Kürtçe konuşan, Kürtçe müzik dinleyen Kürtlerin sokak ortasında kurşunlandığından, cesetlerin sokaklarda teşhir edildiğinden, mezarlarının kepçelerle tahrip edildiğinden, kutsal mekanlarının yıktırıldığından, orman ve doğasının yakıldığından haberi yokmuş gibi konuşuyor. Bütün bunlar yetmediği için olacak ki, Kürtlerin çocuklarının, hatta bebelerinin katledildiğinin farkında değil sanki.

Oysa Diyarbakır 2006 Mart olayları sırasında ‘’Kadın da olsa, çocuk da olsa gözlerinin yaşına bakılmayacaktır’’ açıklamasından sonra, Kürt çocuklarının katledilmesi devletin sistematik politikası haline gelmiştir.

Almanya’yı, ABD’yi, İsrail’i ‘ırkçı’ ‘faşist’ ilan eden, dünyanın her hangi bir yerindeki ırkçı ve faşist baskılara karşı çıkan (!) Erdoğan, Ortadoğu’nun en kanlı ‘dindar’ ırkçısı.

Erdoğan sistemi bütün dünya insanlığına düşman DAİŞ terör örgütünün yaratıcısı, Kürt çocuklarının katili, Müslüman olmayan bütün inançların azılı düşmanı. Kürdistan’daki çocuk katliamları Erdoğan’ın direktifleri sonucu gerçekleşiyor.

Erdoğan’ın 18 yıllık iktidarı döneminde devletin güvenlik güçleri tarafından katledilen çocukların sayısını TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) 2019 raporunda, “Son 11 yılda (2008-2019 arası) devlet güçleri 241 çocuk öldürmüştür’’ derken, STK'lar (Sivil Toplum Kurumları) ise aynı zaman diliminde, “Devletin güvenlik güçleri tarafından 477 çocuğun öldürüldüğünü’’ rapor ediyor. Faili devletin kolluk kuvvetleri olan bu cinayetlerin hiçbirinin sorumlu ya hiç yargılanmamış, ceza almamış ya da birkaç göstermelik yargılama ile mükafatlandırılmışlardır.

Erdoğan etrafına topladığı Ümmeti, mafyayı, kemik yalayıcılarını ve suç ortaklarını memnun edebilir; fakat dünyada başka hiçbir insanı inandıramaz; uluslararası camiadaki çıkar ortaklarını dahi.

Şimdi böyle bir sistemin emir komuta kademesinde olan, bu katliamların emrini veren birinin, ABD’deki ırkçı saldırıyı lanetlemesi George Flyod’a hakaret değil mi? Dünya insanlık ailesine hakaret değil mi? Hitler’in herhangi bir ülkedeki ırkçı saldırıya tepki (!) göstermiş olmasını düşünün...

Acı olan ve yürek burkan durum, bu kadar çocuğun devlet tarafından katledildiği ülke toplumunun ruh hali…

George Flyod’un hunharca katledilmesi ABD toplumunu ayağa kaldırdı ve o günden bugüne kadar bu ayaklanma aralıksız devam ediyor. Türkiye toplumunu, bir değil, 477 kere işlenen bu aşağılık cinayetler, çıplak kadın cesedini panzerin arkasına bağlayıp sokaklarda gezdirerek teşhir eden, kesilmiş insan kafalarına postallarıyla basıp poz veren görüntüler ayağa kaldırmadı ve kaldıramıyor.

Açlığa mahkumiyet bütün insani değerlerin imhasıdır. Türkiye toplumunun büyük bir kesimi Kürtler gibi fiziki imhayı yaşamıyor, fakat açlığa mahkumiyetin bünyesinde yarattığı insani değerlerin imhasını yaşıyor. Sorgulamaya buradan başlamak gerekir.

Ali ÇATAKÇIN

 

Bu haber 398 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Boksör İsmail Özen, Almanya’da spor, medya ve iş dünyasında tanınan bir isi..