Kısa süre önce Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, yazar Aziz Tunç hakkında, kendisine hakaret edildiğini ileri sürerek şikayette bulunmuş ve Tunç hakkında yakalama kararı çıkartılmıştı.Bu şikayete dayanılarak mahkeme tarafında, Aziz Tunç hakkında “yakalama” kararı çikartılmıştı. Konuyla ilgili olarak Yeni Yaşam gazetesinden Metin Yoksu’nun Aziz Tunç ile yaptığı ropörtajı okurlarımızla paylaşıyoruz.
Doğu Perinçek’in hakkınızda dava açmasının nedeni nedir?
Bu şahsın hakkımda dava açmasının nedeni, bundan 3 yıl önce kendi paçavraları Aydınlık Gazetesi’nde yayınladıkları ve tam bir provokasyon örneği olan haber üzerine benim yazdığım bir yazıya dayandırılmaktadır.
Söz konusu haber, hiçbir bilgiye dayanmadan, Perinçek ve şürekasının politik amaçlarına uygun olarak hazırlanmış provokatif bir haberdi. İçerik olarak, “ABD’nin Alevilere yönelik katliam hazırlığı” yaptığını iddia ediyordu. Böyle bir iddianın doğruluğu için, doğal olarak, ikna edici somut kanıtların veya böyle düşünmeyi sağlayacak derecede şüphe uyandıran bilgilerin olması gerekiyordu. Ancak söz konusu haberde bunların hiçbiri yoktu ve en önemlisi böyle düşünmeyi gerektirecek sosyo- politik bir gelişmede söz konusu değildi. Haberin asıl amacı demokratik mücadeleye daha fazla mesai ayırmaya başlamış olan Alevilere korku salmak ve böylece sisteme entegrasyonunu kolaylaştırmaktı. Bu durumda, Perinçekgillerin marifetlerini de hatırlayınca, insanın aklına iyi şeyler gelmiyor doğal olarak. Bunun üzerine sorumlu davranan herkesin yapacağı gibi bu provokasyonu açığa çıkartmak ve toplumu uyarmak amacıyla söz konusu yazıyı yazıp yayınladım.
Ancak bu davanın açılmasının nedeni, tek başına bu yazıya bağlanamayacak kadar kapsamlıdır. En başta belirteyim ki bu davanın açılmasının esas nedeni mensubu olmaktan onur duyduğum HDP’nin kapatılmasını sağlamaya yönelik çabalardır. Hem davanın açılmasının zamanlaması hem de içeriğine bakıldığında bu davanın açılmasının buraya dayandığını görebiliyoruz.
Bunu gösteren birinci veri, bilindiği gibi son günlerde yoğun bir biçimde HDP tartışılmaktadır. Sistem tıkanmakta, mevcut politik güçler güven verememektedirler. Bu durumda umut kaynağı olarak HDP’nin kitlesel ve siyasal etkisi gelişmektedir. Buna bağlı olarak sistemin bütün politik/etkin güçleri ve hempaları, özellikle Perinçek ve çevresi, HDP’nin kapatılması yönünde yoğun bir gayret içerisine girmiş bulunmaktadırlar. Böylece bu dava ile HDP’nin kapatılması için sürdürülen kara propagandaya bir malzeme çıkartılmak istenmektedir. Perincek bu yolla, hem 2 numaralı Bahçeli’si olarak Erdoğan’a yardım etmiş olacak, hem de HDP’ye yönelik ırkçı/gerici saldırılar üzerinde pirim yapmaya çalışacaktır.
Bu davanın HDP’nin kapatılması amacıyla değerlendirilmek istendiğini gösteren ikinci kanıt ise davada benim adımın kullanılma biçimidir. Her yazan insan gibi bende doğal olarak yazılarımda kendi adımı kullanırım, yaptığım görevleri veya taşıdığım sıfatları kullanmam. Yani ben o yazıyı da bütün yazılarım gibi Aziz Tunç adıyla yazdım ve bu şekilde imzaladım, “HDP milletvekili adayı” olarak değil. Ancak dava ile ilgili haberlerin hepsinde, HDP adaylığım, ön ismim gibi, “HDP adayı Aziz Tunç” şeklinde kullanılmış. Böylece benim üzerimde HDP’ye saldırmanın algısı yaratılmak istenmektedir. Ayrıca söz konusu yazı 2017 de yazıldı, adaylık süreci 2015’teydi. Belirtilen kullanma şekliyle, 2 yıl önceki faaliyetim, 2 yıl sonraki yazının suçlanma gerekçesi yapılacak biçimde bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Burada bakılınca “muhbirler ve provokasyonlar şirketi genel müdürü” nün, bir taşla üç kuş vurmak isteği görülmektedir. Hem HDP’nin kapatılmasını ısıtacak, gündemde tutacak, hem devlet içindeki gücünü göstermiş olacak, hem de “devletine ne kadar sadık olduğunu” ispat etmiş olacaktır.
Doğu Perinçek’in açtığı davanın iddianamesi hakkında bilginiz var mı?
Hayır, basında öğrendiklerim dışında herhangi bir bilgim yoktur. Doğal olarak sürece avukat arkadaşlar dahil olacaklar ve gereğini yapacaklardır. Ancak mevcut koşullar da herhangi bir hukuksal sürecin doğru işleyeceğine dair hiçbir beklentim ve inancım yoktur.
Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile insanlar tutuklanıyor. Doğu Perinçek’e hakaret iddiası ile bunlar sürer mi?
Davanın hızlıca ve en üst yaptırımlarla başlatılmış olmasına bakılırsa Perinçek’in şikayetinin “devleti” tarafında önemsendiği görülmektedir. Ancak Perinçek’e sunulan bu avantajın “tek seferlik kullanılma” mı, yoksa “sürekli bir ilişki mi” olduğunu kestirmek kolay değildir. Çünkü Türk devleti yapısal olarak değişmiştir ve Erdoğan tarafında “efendi/kulluk” kurallarına göre yönetilmektedir. Bu durumda devletin tavrını belirleyecek olan Erdoğan’dır ve Erdoğan’ın tavrını da “kullarının” sunduğu/sunacağı hizmetin kalitesi belirleyecektir. Yine de efendiye daha çok sadakat ve bağlılık gösterilmesi, “kul’un” her istediğinin yapılabileceğini, yani Perincek için “devletinin” seferber olacağının garantisi yoktur. Yani bütün ihbarcılıklarına ve hizmetlerine rağmen, Erdoğan, “muhteremi” onure ederek 2. Bahçeli rolünü vermeyebilir. Ayrıca hiç te ilgilenmiyorum.
Perinçek neden 3 yıl önce yazılmış bir yazı hakkında dava açar bunun altında yatan farklı bir durum mu var?
Evet, bu davanın açılmasında farklı bir durum var. Yukarıda belirttiğim gibi devlete sadakatle hizmet, halklara, devrimcilere, ilericilere ve yurtseverlere duyulan derin ve kirli düşmanlık ile özel olarak Kürt halkına karşı sürdürülen savaş, asimilasyon, imha, kin ve tam da bu nedenlerle HDP’yi kapattırma çabası bu davanın ana nedenleridir. Bunun yanında yukarıdan da belirttiğim gibi, Perinçek’in devletin içindeki gücünü görme/gösterme, muktedirlere şirin görünme ve belki bazı “kırıntılarla taltif edilme” arzusu da bu davanın açılmasının diğer nedenleri olarak ortaya çıkmaktadır.
3 yıl önce yazdığınız yazı da Perinçek için “ajan”, “hain” ifadelerini kullanıyorsunuz neden bu tanımlamaları kendisi için kullanıyorsunuz?
Esasında bu davanın en ilginç ve en dikkat çekici yanı da budur. Benim D. Perincek’e yönelik iddialarım, çürütülmüyor, bu yönde bir çaba içine girilmiyor, söz konusu iddialar bana karşı suç unsuru olarak sunulmaya çalışılıyor. Halbuki ben bu şahsın, belirtilen veya benzer özellikleri hakkında söylenebileceklerin çok az’ını söyledim, çünkü yazının konusu değildi. Ancak hiç kimsenin kuşkusu olmasın, tarih, bütün gerçekleri not etmektedir.
Evet, ben D. Perincek’e “devletin ajanı” dedim ve öyle demeye devam edeceğim. Perincek “Türk devletinin ajanı” değil de Türk devletine karşı mı çıkıyor? Yani bu zat, bu devlete hizmet etmek istemiyor mu? Perincek, Türk devletinin yüz yıldan beri işlediği insanlık suçlarına karşı mı mücadele ediyor? Türk devletinin son eli yıldan beri Kürtlere, Alevilere, emekçilere, kadınlara ve gençlere karşı işlediği hangi suça karşı Perincek mücadele etmiştir? Bütün bunları yapmadığı gibi, bu bay, “devletini” can siperane korumaya çalışmıyor mu? Peki bütün bunlara rağmen neden “devletinin ajanı” olduğunun söylenmesinde rahatsız oluyor? Buna kim inanır? Ya da Bay Perincek kendisini “allemeyi cihan alemi aptal mı sanıyor”? Siz bakmayın bu davanın açılmış olmasına, Perincek böyle dediğim için değil, HDP li olduğum için rahatsızlık duyuyor.
Aynı şekilde ben D. Perincek’e “hain” dedim, evet dedim ve demeye devam edeceğim. Bu zat halklara karşı hayatı boyunca ihanet etmedi mi/ etmiyor mu? Bugün başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilenlere ihanet etmiyor mu? Bütün hayatı boyunca devrimcilere ihanet etmedi mi, 1980 öncesi ve sonrası devrimcileri, sayfa sayfa dizi yazılarla ihbar etmedi mi? İbrahim Kaypakkaya’ ya tuzak kurmadı mı? Bunlar ihanet değil midir? Bu bay, bütün bu yapılan ihanetleri, fazla gürültü çıkartarak yok edebileceğini mi sanıyor? Bir halk düşmanı olarak “devletine” yaptığı hizmetlerini zaten gizlemiyor. Galiba “devletinin” kanatları altına girince her şeyin meşru olacağını düşünüyor.
Perinçek çok ilginç bir kişilik 68 ve 78 kuşağı devrimcileri tarafından çok konuşulur. Bunun nedeni nedir?
Esasında bu şahısa “çok ilginç” demek çok da anlamlı gelmiyor.
Çünkü “ilginç olmak” sözü biraz da olsa olumlu bir anlam içeriyor ve bu şahısta toplumsal anlamda böyle bir özellik yoktur. Fazla gürültü çıkartmak, sürekli bukalemun gibi renk değiştirerek varlık göstermek, ya da benzer bir dizi özellik taşıyan figürler, ne kadar ilginçlerse bu şahıs da o kadar ilginçtir. Bu tür özgün örnekler, her dönem ve her toplumda olmuştur. Bu şahsin bütün özelliği, toplumsal değerleri tahrip ederek kendisinden söz ettirebilmesidir. Yani bunlar sadece toplumsal ortamı gerdikleri için varlıklarını sürdürebilmektedirler. Çünkü toplumsal ortamın zehirlenmesi, bütün toplumu ilgilendiren bir olgudur ve bu dumanlı havadan yararlananların bu tür kişiliklere ihtiyaçları bulunmaktadır. Bunların varlıklarının zemini budur, yoksa hiçbir toplumsal karşılıkları bulunmamaktadır.
Zaten halktan oy alamamalarının sebebi de budur. Bunca yıl politika yapan Perincek’in her seçimde aldığı oy ortadadır. Üstelik aldığı oylara bakmadan, seçim sonrasında sanki zafer kazanmış gibi hezeyanlarla toplumun karşısına çıkması, ne ilginçtir, ne de normaldir. Bu gerçeği herkes de biliyor, ancak bir dizi pragmatik yaklaşımın sonucunda bu tür kişilikler varlıklarını sürdürebilmektedirler.
Esasında bu şahıs, hayatı boyunca devrimcileri ve zülme karşı mücadele edenleri engellemeye, ihbar etmeye, gerektiğinde çeteci yöntemlerle yok etmeye, ezilenlere karşı egemenlerin safında yer tutmaya çalışan “kifayetsiz muhteris”ler için verilebilecek en uygun örnektir.
Türkiye siyasetinin en kritik dönemlerinde ortaya çıkıyor. Leyla Güven’lerin tutuklanmasına ilişkin HDP kapatılmalıdır dedi yeniden.
Yukarıdan da anlattığım gibi, Perincek’in bütün varlık nedeni, halkların ve ezilenlerin demokratik direnişine, en başta ve en çok da Kürt halkına ve Kürt halkının özgürlüğüne düşmanlık yapmayı varlık gerekçesi yapmıştır. Bunu niçin elinde ne geliyorsa onu yapmak ve her yola başvurmaktadır. Dün nasıl İbrahim’e, Deniz’e, Mahir’e düşmanlık yapmışsa bugün de Leyla Güven’e, Musa Farisioğlu’na, HDP’ye ve tüm Kürtlere, Alevilere ve devrimcilere aynı şekilde düşmanlık yapmaktadır. Ancak bu şahıs bilmelidir ki dün olduğu gibi bugün de istediğini yapamayacak, Kürt halkının ve tüm ezilenlerin özgürlüğünü engelleyemeyecektir.
Bir mahalle muhtarı kadar oy alamadığı söylenen bir genel başkanın Türkiye siyasetinde bu kadar çok konuşulmasının nedeni nedir?
Çok basit, bunun birinci nedeni ilgili şahsın, hiçbir toplumsal değere bağlı kalmadan, kuralsız ve tutarsız bir tarz izlemesidir. Yaşamak için ilkesizliği tercih ederseniz, muktedirlerin kanatları altında ve güce biat etmeyi esas alan bir yaşama razı olursanız varlığını sürdürürsünüz. Bir insan utanmamayı ve tutarsızlığı mesleki vasıf haline getirince ve bütün olan bitene rağmen yüzsüzce her ortamda boy gösterince, bu meziyet oluyor tabii. Bu durumdan yararlanmak isteyen birisi ise her ortamda renk ve kılık değiştirebilen bu şahsa, duruma ve koşullara göre görev veriyor ve böylece bu şahıs, her ortamda varlığını sürdürebiliyor. Bütün bunları yapmak için ne toplumsal desteğe, ne tutarlı bir politikaya ve ne de insani bir amaca ihtiyaç vardır. Kontrolsüz bir ego ve bunu kullanacak bir başka güç odağının varlığı yeterlidir.
Size dava açmasında farklı bir mana var mıdır?
Tamamen politik bir davadır ve sadece benimle ilgili değildir. Kişisel bir sorun olmadığı ortadadır.
Kendisine siz hakarette bulundunuz mu?
Yazdıklarımın hepsi Perincek’in gerçeklikleridir. Hiç birisi hakaret değildir. Türk devletinin ajanlığını yapmaktadır, bütün ezilen halkların düşmanıdır ve halklara ihanet etmiştir, aynı ihanetini ısrarla sürdürmeye çalışmaktadır. Erdoğan’ın kanatları altında olmanın verdiği güçle daha çok saldırmaktadır.
Ancak bu şahıs bilmelidir ki, hangi tonda olursa olsun hiçbir şarlatanlık türü, ne gerçekleri gizleyebilir, ne de gerçekleri söyleyenleri korkutabilir. Yine bilinsin ki bu devletin her bir unsuru ve birimi ile davalık olmak, her yurtsever- devrimci gibi, benim için de bir onurdur.