Yönetmenliğini Mesut Özcan'ın üstlendiği, “Yol’a Düşen Karanlık” belgeseli yayınlanmaya başlandı. Belgesel, 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra Dersim’de Aleviliğe yönelik sürdürülen asimilasyon politikalarını anlatıyor. 6 bölümden oluşan belgeselin çekimleri, 1980 yılından sonra cami inşa edilen köylerde yapıldı. Arşiv çekimlerin de kullanıldığı belgeselde, dönemin tanıkları yaşadıklarını ve yaşananları anlatıyor. Belgeseli hazırlayan yazar Özcan, 1980’den bugüne kadar bütün Alevilere karşı izlenen politikaların belgeselde yer aldığını söyledi.
HAKİKATİN YOLU
Belgesele neden “Yol’a Düşen Karanlık” adını verdiğini anlatan Özcan, "yol"un Aleviler için kutsal olduğu ve hakikate ulaşma aracı olduğunu belirtti. Özcan, her Alevinin bu "yol"a bağlı olarak yürüdüğünü, "yol"un kuralına uymak zorunda olduğunu kaydetti. "Yol"un kuralına uymayan Alevilerin dışlandığını, düşkün ilan edildiğini ifade eden Özcan, “Alevi toplumu tarafından yapılan bir yaptırımdır. Dersimliler kendi inancında ‘reya haq’, ‘reya ma’ derler. Hakkın, hakikatin yolu demektir. Aleviler, geçmişte toplumsal sorunlarını bu yolun koyduğu kurallarla çözülmüşlerdir” şeklinde konuştu.
ALEVİLERE KARŞI POLİTİKALAR
1980 yılından sonra özellikle Dersim Alevilerini bu "yol"dan koparma çabalarının geliştirildiğine dikkati çeken Özcan, yaşananları belgesele yansıttığını ifade etti. Bunların sadece 12 Eylül ile sınırlı kalmadığını söyleyen Özcan, belgesele dair şunları söyledi: “Dönemin Valisi Kenan Güven, Dersim’e ilk geldiğinde ‘burada boşluk var, bunların kim olduğu belli değil, burada cami, mescit yok, şuradan biri geçti mi sizin ne olduğunuzu bilmeyecek’ dedi. Daha sonra bir üniversite kuruluyor, üniversite rektörü de aynı sözleri söylüyor. 1983-84’te Dersim’e gelen Turgut Özal, Seyit Rıza Meydanı’nda topladığı insanlara ‘Allah’ın ipine sarılın, sarılmazsanız sonunuz çok kötü olur’ diyor. Yıllar sonra Diyanet İşleri Başkanı, Dersim’deki cemevinde ‘Allah’ın ipine sarılın’ diyor. Sanki burada yaşayan insanlar Allahsız, bir inancı yok. Belirsiz insanlar. Diyanet İşleri Başkanı her fırsatta Dersim cemevine gelir. Aleviler yıllar önce cemevini kendilerinin ibadethaneleri olduğunu söylemesine karşı bu tanınmadı. Cemevi cümbüşhane olarak adlandırıldı. Aleviler diyanetin eşit davranmadığını, vergi aldığını, fakat Alevilerin ibadet yerlerinin tanımadığından dolayı kapatılmasını istediler. İzleyiciler 1980’den günümüze Dersim ve bütün Alevilere karşı izlenen politikaları görecekler. Bu dönemin tanıkları ve belgelerine de yer verdik."
GELECEĞE NE BIRAKACAĞIZ?
Belgesel ile Dersim'de yaşanan 1937-38 Katliamı kadar önemli bir konuyu gündeme getirdiklerini dile getiren Özcan, “Bir toplumu inancından koparırsanız, o toplumun hayat bağını kesersiniz. Toplumun inancı her şey demektir. 1937-38’de evet insanlarımız katledildi, yakıldı, dipçiklendi, uçurumlardan atıldı. Fakat onların torunları onlardan kalan inancı devralarak bugüne kadar getirdi. Bizim torunlarımız gelecekte bizden ne devralacaklar? İnancımızı kaybettiğimiz zaman neyimiz kalacak? Biz geleceğe ne bırakacağız? Ne yazık ki bugüne kadar bu konu üzerinde kimse durmadı. Birçok insan bunu biliyordu, fakat anlatmadılar, dillendiremediler. Konuya dair konuşan insanlara ‘Kuran kurslarına gittiniz, ne yaptınız, kimler gönderdi, orada neler yapıldı’ dediğimizde kimse konuşmuyor. Böylede bir durum var. O dönemin tanıkları konuşmak istemiyor” diye konuştu.
MA / Ayşe Sürme - Fahrettin Kılıç