Tarih ile günümüzü birleştiren, sadece babadan kızına değil, tarihin içinde yaşanmışlıklara da ışık tutan mektupta hem Dersim Katliamı’nda yaşananlara hem de günümüzdeki haksızlıklara bir baba, bir tanık ve bir tarihçi gözüyle bakılıyor.
Dersim Tertelesi ve Dersimli Memik Ağa romanları başta olmak üzere birçok kitaba imza atmış Dersimli yazar Haydar Işık’ın anne ve babası Dersim Katliamı’nın tanıklarından. Kendisi katliam sırasında yaşama gözlerini açmış ve katliam öyküleriyle büyümüş. Uzun yıllar önce yurt dışına çıkan ve 37 yıl boyunca Türkiye’ye gelemeyen Işık geçtiğimiz yıllarda Türkiye’ye gelmiş, çocukları başta olmak üzere sevenleri ve doğduğu topraklarla buluşmuştu.
Ülkeye giriş yaparken gözyaşlarına hakim olamayan Işık, “İnsanın doğduğu, büyüdüğü ülkeye gelememesi çok acı”, “Tam 37 senedir bu ülkeye gelemedim. Kanun dışı hiçbir iş yapmadığım halde, Kürtlerin anadan getirdikleri haklarını savunduğum için haksızlığa uğradım…” demişti.
Şimdilerde hasta yatağında kanserle mücadele eden Işık cezaevindeki kızı Yüksel Mutlu’ya yazdığı mektupta “Üç nesildir devletin çarkları arasında eziliyoruz” diyerek kimliklerine dönük mevcut haksızlığın devam ettiğine işaret ediyor.
Dersimli Yazar Haydar Işık’ın, aralık ayında tutuklanıp Tarsus Kadın Kapalı cezaevine konulan kızı aynı zamanda Akdeniz Belediyesi Eş Başkanı. Tarih ile günümüzü birleştiren, sadece babadan kızına değil, tarihin içinde yaşanmışlıklara da ışık tutan mektupta hem Dersim Katliamı’nda yaşananlara hem de günümüzdeki haksızlıklara bir baba, bir tanık ve bir tarihçi gözüyle bakılıyor.
“İKİ DEDEN DERSİM KATLİAMINI YAŞADI”
Sevgili Kızım, diyerek başladığı mektubuna, Dersim katliamını yaşamış kadın ve erkeklerin katliam sonrasında nasıl bir ruh halinde olduklarını şu çarpıcı ifadelerle aktarıyor;
“İki deden Dersim katliamını yaşadı. İkisini de gördün, tanıdın. Gölgesinden korkan, her türlü yaprak hışıltısından ürken zavallılardı. Yukarıdan, Sile Muş’un evinden salınıp gelen iki asker gördüklerinde hangi deliğe gireceklerini bilemezlerdi. Görkemli katliamın, Dersimliler “TERTELE” derler, travması altındalardı. Buna karşın kadınlarımız ise cesurdu. Ağlar, ağıt yakar ama yine de dik durup aileyi onuruyla ayakta tutarlardı.”
Kendisinin de kadınların ağıtları, söylenceleri, doğaya ve insana değer veren öğretileriyle büyüdüğünü belirterek kızı Yüksel Mutlu’nun da, o insana ahlak kazandıran, onur veren, insana tertemiz durmasını öğütleyen kadınlarımızın ardılısın diyor ve ekliyor:
“Sen, annemin ve teyzelerin temizliğinde birisin. Hani kötü bir şey yapsaydın başımı dik tutamazdım. Hırsızlık yapsaydın, sahtekârlık yapıp halkı kandırsaydın, fakir fukaranın rızkına el koysaydın, insan incitip hakaret etseydin, başımız dik dururdu.”
“UMUTSUZLARA HER YOL KARANLIK OLUR”
Kızım, dünyanın her tarafında senin gibi temiz duran, halkına hizmet eden, kadına örnek davranış sergileyenler zindana atılmaz, ödüllendirilir diyen Yazar Işık, yaşanan haksızlıklara işaret ederek şöyle sürdürüyor mektubunu;
“ Benim talebem, terbiyemle büyüyen sosyal kızım tüm bu ve benzeri suç yüklemelere aldırış etmez. Xizir kadar temiz, Dersim ziyaretleri kadar ak pak kızım bunları mesele etmez. Umudunu kaybetmez. Bilesin ki, umutsuzlara her yol karanlık olur. Daima aydınlık günlere inancını sakla. Yani dedelerin katliamı yaşadı, baban sürgünleri, sen de zindanı yaşıyorsun. Üç nesil oldu bu dertten kurtulamadık. Oysa insanın yanyana eşit ve özgür yaşamasını bizden daha çok isteyen de yoktur. İslam barış demekmiş. Bize bir türlü barış gelmedi. Üç nesildir devletin çarkları arasında eziliyoruz.”
Kendi toprağımızda insan yerine konmadık, özgür bir soluk alamadık. Bunun baş nedeni halkımıza musallat olmuş, ağacını içeriden kurutan kurtlardır değerlendirmesinde bulunan Işık, “Use Mirç kalabalık ailesiyle (kırk kişi derler) kurşuna dizildi. O aileden kurtulan ne yaptı? Katiline hayranlıkta herkesin önünde hareket ediyordu. Bir gün kendilerini ve katilini sorguladılar mı? Toplumumuz çok düşük seviyede. Medeni cesaret yok. Kürtler karanlıktan çıkma uğraşısı içinde olsalar bile toplumun düşürülen kesimleri çoğunlukta ve bir yerlerden kemik beklentisi içinde olduklarından, yük senin gibi aydınların sırtına biniyor” vurgusunu yapıyor.
Son olarak dayan kızım sabırla, inatla bu haksızlığa diyen yazar Işık şunları belirtiyor.
“Vaktin boldur, doldur kafanı yeni bilgiyle. Beden sağlığını ve sabah dala, duvara düşen güneşi unutma. Her karanlık aydınlığa gebedir. Sana sabır dilerim. Bir iki kilo almakla beraber, kendimi daha bitkin yorgun hissediyorum.
Sevgiyle kal evladım. Baban.”
Diren Keser/MERSİN
(Pirha)