Kürt politikası ve mücadelesinin önceliği ne olmalı? Yaşadıkları her parçanın egemen devletinin halkıyla(halklarıyla) birlikte yaşamak mı, yoksa Kürt ulusal birliğinin tesisini esas alarak bölgenin diğer halklarıyla eşit koşullar altında birlikte yaşamak mı?
Eğer Kürt politikasının stratejik hedefi her parçadaki halklarla, o ülke devletini dönüştürme temelinde, birlikte yaşamak ise, o zaman o Ülkenin bütün kesimlerinin çıkar ve hassasiyetini hesaba katan politikalar geliştirmek zorunlu.
Ama şayet politikanın stratejik hedefi kürtlerin Ulusal birliği ise, o zaman diğerlerin hassasiyetlerini dikkate almakla birlikte, Kürtlerin hassasiyetleri ve öncelikleri esas alınmak zorundadır.
Kürdistan Coğrafyası ve Orta Doğu’da 21. yy’ın ilk çeyreğinde cereyan eden olaylar sonucu, Kürdler için önemli Defakto durumlar ortaya çıkmış bulunuyor.
1990’lı yıllardan bu yana Özerk olarak statülendirilen Kürdistan’ın Güneyi, pratikte ‘bağımsız’ hareket etme imkanlarına sahip.
Suriye’nin Kuzeyinde ortaya çıkan yapılanma, bütün zorluklara rağmen, Güneydeki yapılanmadan ileri değilse dahi geri de değildir.Doğu Kürdistan’da ise önemli örgütlü bir yapı var.
Kürdistanın Kuzeyindeki mücadele diğer parçalardaki kazanımların güvencesi, Kürt uluslaşmasının motor gücü durumunda.
Kısaca: Kürtler kendi bütün tarihleri boyunca bu kadar imkan ve güce sahip olamadılar. Hep başkasının kölesi, yada vurucu gücü oldular. Bütün bu olağan üstü imkan ve şartlara rağmen Kürtler hala ulusal bir birlik formuna kavuşmuş değiller.
Kürtlerin ulusal birlikten yoksunluğu, Kürtleri sömürgeleştiren güçler için, Kürtlerin en zayıf halkası, yumuşak karnı. .
Kendi birliğini yaratmamış, bir kesimi hala düşmanın yük beygirliğine hazır. Bir toplumun başka toplumlarla eşit ilişki temelinde birlikte yaşama şansı ne kadar gerçekçi olabilir?!
ABD Saddam’ı devirmeden önce, Arap halkının Kürt katliamlarına fazla bir tepkisi yoktu ve olmayacaktı.
Esad rejiminin, baba Esad’da dahil, Kürtlere karşı baş vurduğu her uygulama ve baskı Arap halkı tarafından ne kınanmış, nede bu baskıya karşı mücadelede Kürtlere bir destek sunmuştur.
Kuzeyde 33 yıldan beri süren kirli savaş sürecinde Türk halkı, daha önce de Koçgiri, Semsür, Ağrı, Zilan ve Dersim’de yapılan soykırımlarda olduğu gibi, sadece sessiz kalmamış, aynı zamanda devletin yanında ve arkasında durmuştur.
Türk devleti yine bugün Kürt yerleşkelerini yerle bir ediyor, kadın, çocuk, yaşlı demeden kanlı bir katliam yapıyor. Türk halkının bu insanlık dışı uygulamalara verdiği, vereceği insani tepki nerede?
Demek istediğim şu: Birlikte yaşamak arzusu, beraber yaşamak istediğiniz halkın sizi, siz olarak ne kadar kabul edip etmediğiyle alakalı bir durum.
Birlikte yaşama Kültürü öyle kolay oluşacak bir Kültür değil! Birlikte yaşamak isteyen toplumların bütün farklılıkları, bütün ayrıcalıkları hazım etme kültürüne sahip olmalarıyla mümkün.
Temelleri olmayan birlikler, başladığı andan önceki durumlarından daha beter durumlara düşerek sonuçlanmak zorunda kalacaklardır.
Birliktelik, birlikte yaşamak, karşılıklı birbirini farklılıklarnı kabul etmek; ancak eşitler arası mümkün olan bir ilişki.
Avrupa dahi bu kültüre tamamen hazır olmadığını, birlikte yaşam için başlattığı yolculukta şahit oluyor.
Eşit olmayanların birlikte yaşaması zor. Her hakka sahip, her tür önceliği olan neden bunları başkasıyla bölüşsün? Bölüşmek bir kültür sorunuysa, bölüşme kültürüyle tanışmayan, ama her türlü önceliğe sahip olan biri bunları nasıl bölüşebilir?
Teori, ‘’Birleşme aynı ilişkiler ağında yaşayan halklar için, bu açıdan birlikte yaşamanın zor olmayacağı’’ varsayımından yola çıkıyor. Fakat bu teori iki sebepten ötürü arızalı. Birincisi, birlikte yaşamak sadece toplumun bazı kesimleri(genel tabir emekçiler) için istemekle sınırlandırıldığından birleştirici olmaz. İkincisi, aynı kategoride oldukları tabir edilen insanlar da farklı gelişme süreçleri yaşadıkları için, ‘’eşit’’ görülenler arsındaki ‘’eşitsizlikten’’ ötürü sorunlu olacaklardır.
Felsefik açıdan ve toplumsal evrimleşmenin başka bir aşamasında mutlak olması gereken mükembel bir düşünce. Fakat günümüz koşullarında ve Orta Doğu çoğrafyasında ele alındığında, Marx’ın Komunizm hayali kadar çekici, ama pratikte uygulaması en az onun kadar zor.
O zaman şunu söylemek lazım: Kürt politikası ve mücadelesi enerjisini Orta Doğu halklarının Federasyon mücadelesinde tüketeceğine, bu enerjiyi Kürt ulusal birliğinin oluşmasına yatırmalı.
Türk devletinin sınırlarım dediği topraklar üzerinde ‘’Türklerle beraber yaşayacağız’’ nakaratından vazgeçmek lazım. Kürtlerle Türkler zaten beraber ‘yaşıyor.’ Sadece bir efendi, her hakka sahip, diğeri köle hiç bir hakkı yok.
Bu ‘beraberlik’ devam ediyor. Kürt siyaseti daha çok Kürdler arasından yaratılan yapay düşmanlıkların ortadan kaldırılması, Kürt siyasi yapılanmaları arasındaki ayrılıkları değil, ulusal birlik noktaları üzerinde yoğunlaşmalı.
Kürtler düşmanını hazım ettikleri kadar birbirini hazım edebilseler ulusal birliğin önündeki engellerin kaldırılması daha kolay olacak!
Unutmamak gerekiyor ki ulusal birliğini oluşturmamış Kürtlerin hiç bir kazanımı kalıcı olmaz ve Kürt Ulusu rahata kavuşamaz!
Kürtlerin masadan Koz olmaktan kurtulup Partner olması, ancak kürt ulusal birliğiyle mümkündür!