Derler ki bütün kutsal kitaplarda adı büyük bir tufanla anılan Hz. Nuh, tufan sonrasında gemisi Cudi Dağı'na çakılınca Cizîr'i kurmuş ve ölünceye kadar burada yaşamış. Tufan sonrası yeni bir yaşam bu topraklarda başlamış ve nasıl Mezopotamya'nın kutsal toprakları insanlığın ve medeniyetin beşiği olmuşsa Cîzira Botan da insanlığa kültür, sanat ve edebiyat alanlarında büyük katkılarda bulunmuş.
Sevdası yarım kalmış Mem u Zin'in, büyük Kürt şairi Melayê Cîziri'nin, Kürt diline ve kültürüne unutulmaz hizmetler yapmış Bedirxan'ların ana yurdu Cîzira Botan vahşi düşmanın işgali altında ve orada insanlar kanının son damlasına dek onurluca direniyorlar. Tigris Nehri, Medrasa Sor ve Bîrca Belek 21. yüzyılın utancı olacak bir soykırıma da, kahramanca bir direnişe de şahitlik yapıyor.
1921'de Koçgiri'yi kana bulayan, 1926-30'da Ağrı-Zilan'da Ağrı Dağı eteklerindeki tüm köyleri tamamen yakarak 15.000 insanı katleden, 1937-38'de Dêrsim'de insanları kurşunları heba olmasın diye süngülerle, dipçiklerle katledip, halkın sığındığı mağaralara kimyasal gaz atarak, mağaraları betonlayarak soykırımlar yapan ve onbinlerce insanı yerinden yurdundan eden Türk devleti şimdi de -çok daha ahlaksız ve kuralsız bir şekilde- aynı yöntemlerini direnen şehirlerimizde uygulamaya devam ediyor.
Seçim zamanlarında kanlı ellerine Kuran-ı Kerim'i alarak şehir şehir dolaşan Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlarca kutsal sayılan Ramazan ve Muharrem aylarında bile kan dökmeye devam etti. Bu günlerde, Aleviliğin en kutsal sayılan Xızır ayında bile, tıpkı senelerce önce Sivas'ta, Madımak'da yaptıkları gibi insanları diri diri yaktılar, üstelik ölü bedenlerine akla hayale gelmeyecek işkenceler yaptılar. Kiminin başını, kiminin kollarını ve bacaklarını kesmekten geri durmadılar. Duvarlara aşağılık yazılamalar yaparak bir kez daha kendi gerçek yüzlerini gösterdiler.
Bütün dünyanın gözleri önünde Cîzir'de yüzlerce sivil insan, barış aktivisti ve insan hakları savunucusu günlerce saldırıya uğradıktan sonra diri diri yakılarak infaz edildiğinde insanlık sessizdi. Çığlık çığlığa yardım istediler, „katlediliyoruz, infaz edecekler“ diye bağırdılar. Aç, susuz ve çoğu ağır yaralıydı. Kürdistan'da ve bütün Avrupa'da milyonlarca Kürt onların çığlıklarını duyurmak için gece gündüz sokaklara çıkarak eylemler yaptı, yine de sesleri duyulmadı. Fransa, Almanya ve Hollanda'da yapılan eylemlerde polisler halkımıza saldırarak bir kez daha T.C'nin yanında yer aldıklarını, bu suça ve soykırıma ortak olduklarını gösterdiler.
Cîzir yandı, yanıyor ve şimdi de Sur ve İdil başta olmak üzere ülkemizde hala insanlık suçu işleniyor.
Ellerinde beyaz bayraklarla çocuklarının yardımına koşan beyaz yazmalı anaların kafalarına silah dayanıyor. Barış anneleri engelleniyor. Tıpkı son vasiyeti “beni oğlumdan önce asın” olan Seyit Rıza'ya oğlunun idamını izlettikleri gibi onlara çocuklarının ölümleri izlettiriliyor. Kana susamış bu devlet asla, ama asla kana doymak bilmiyor. Bir vampir gibi halkımızın kanını emmeye devam ediyor.
Çığlığımızı kimse duymuyor. Bu sağırlık karşısında, bu gün Cîzir'de doğan çocuklara anne-babaları „kimsesiz“ anlamına gelen „Bekes“ ismini takıyor. Bütün dünya görecek ki asla „bekes“ değiliz, kimsesiz değiliz. Kobenê için „düştü, düşüyor“ diyerek zafer sarhoşu olanlar bir kez daha görecekler ki Kürdistan'daki direniş bitmeyecek, Kürtler asla diz çökmeyecek, boyun eğmeyecek, nasıl Rojava'da kadın-erkek birlikte savaşarak unutulmaz bir destan yazdılarsa bu sefer de kanının son damlasına kadar direnerek ana sütü gibi helal olan kutsal Kürdistan topraklarını düşmana teslim etmeyecek.
Ve Kürt halkı sizi asla affetmeyecek.
Bütün dünyanın gözü önünde alenen yapılan bu vahşi soykırımı görmeyenleri, olanları sanki bir aksiyon filmi izliyormuş gibi seyredenleri Kürt halkı asla affetmeyecek. Erdoğan'ın dünya tarihine kanlı bir imza atmasına ses çıkarmayan, seyirci kalan tüm ülkeler bu soykırımın ortağıdır. Onlarda Türk devleti kadar suçludur. Yarın öbür gün çıkıp özür dilemek zorunda kalacakları bu sessizliklerine bir an önce son vermelidirler. Yoksa bu halkın günahı da vebali de boyunlarında olacak.
* Ah benim Cîzira Botan'ım