Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / ULUSAL BİRLİK ÖZGÜRLÜĞE, PARÇALI DURUŞ KÖLELİĞE HİZMETTİR

ULUSAL BİRLİK ÖZGÜRLÜĞE, PARÇALI DURUŞ KÖLELİĞE HİZMETTİR

09 Kasım 2019, 09:20

"Kürtlerin 21. Yy’da başlatmış oldukları Ulusallaşma, Demokrasi ve Özgürlük için mücadelesi, Dünya egemen güçlerinin oluşturmak istedikleri ‘yeni’ Dünya sisteminde Ortadoğu’ya vermek istedikleri biçim açısından engel sorun olarak görülmüştür."

Bölerek köleliği toplumsal hafızaya dönüştüren politikanın kökleri tarihin derinliklerine dayanır. 1638’de Kürdistan’ın iki İmparatorluk arasında ikiye bölünmesi, 1923’te uluslararası güçlerin yeniden çizdiği Ortadoğu haritası üzerinde dört parçaya bölünmesi, hem Kürt ulusunun uluslaşma sürecini engellemiş, hem de Ulusların Kaderini Tayin Hakkı sürecinin son Asrı olan 20. Asırda Kürt ulusunu bu haktan mahrum bırakmıştır.

20. Asrın son çeyreği ve 21. Asrın ilk çeyreği, Dünya üzerinde çözülmemiş(Kürtler hariç) ulusal sorunun kalmadığı, Dünya sistemlerinin Global sistem arayışına, Dünya halklarının daha evrensel bir Demokrasi ve bireysel özgürlükler arayışına odaklandığı bir süreçte, Kürtler 19. yy e 20. yy’lın ilk yarısının yakıcı sorunu olan ulusal sorunla meşgul olmak zorunda kalmışlardır.

Birinci paylaşım savaşıyla Kürt uluslaşması engellenmiş, toprak bütünlüğünün yok edilmesiyle, toplumsal ortak davranış biçimleri de büyük oranda ortadan kaldırılmıştır. Birlikte yaşam sahasının yok edilmesiyle toplumsal ortak ruhi şekillenme büyük oranda tahribata uğratılmıştır.

Sonuçta her parçadaki Kürt toplumu oradaki sömürgeci egemen gücün ruhi şekillenmesi doğrultusunda büyük değişimler geçirmiş, Kürt ulusalcılığı Aşiret düzeyinde bir duyguya dönüşerek, en büyük ‘Ulusallık’ duygusu dahi, üzerinde yaşanılan parçanın sosyal ve toplumsal ruh haliyle sınırlı hale gelmiştir.

Kürtlerin 21. Yy’da başlatmış oldukları Ulusallaşma, Demokrasi ve Özgürlük için mücadelesi, Dünya egemen güçlerinin oluşturmak istedikleri ‘yeni’ Dünya sisteminde Ortadoğu’ya vermek istedikleri biçim açısından engel sorun olarak görülmüştür. Bu sebepten dolayı Kürtlerin kendi kaderini tayin etme arayışları ‘Terörist’ ilan edilerek boğulmaya çalışılmıştır. Ortadoğu’yu yeniden düzenleyen uluslararası egemen güçlerin gerek kendi aralarında, gerek bölgesel müttefikleri ve gerekse planlanan değişim tarzının inisiyatiften çıkarak kendilerine karşı gelişen bir tehdide dönüştüğü durumlarda, Kürtlerin uluslaşma ve özgürlük mücadelesi, bu geçiş süreçlerinin bir kozu olarak kullanılmış ve hala böyle kullanılmakta.

Kürtleri partner değil de koz haline getiren sebeplerden bir tanesi uluslararası egemen güçlerin politik ve saha hakimiyeti hesapları olurken, ama en belirleyici esas sebep ise, Kürtlerin ‘’Ulus’’ görüntüsü verecek bütün politik ve toplumsal resimden uzak olmaları.

Sözünü ettiğimiz ortak ulusal iradenin yokluğu. Her parçanın kendi siyasi argüman ve sebepleriyle oluşturduğu politika ve yapılanmalar, ulusallıktan başka her tarz yorum ve değerlendirmeye açık olduğu kadar, bir o kadar da hem bölgesel güçler, hem de uluslararası güçler tarafından kullanılmaya müsait,

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, belki de Kürtlerin uluslaşma tarihlerinin en parlak ve en verimli dönemini yaşadığını söylemek abartı olmaz.

Ama ne yazık ki bu tarihi momentin de boşa gitme tehlikeleri oldukça mevcut. Bu tehlikelerin en can alıcı olanı ise, Kürtlerin ulusal birlikten yoksunluğu. Kürt ulusal birliğinin siyasi iradesi oluşturulmadığı taktirde, bu olağan üstü olumlu moment de Kürtlere bir kazanç sağlamayacaktır.

Kürt ulusu ve Kürdistanlı bütün halkların mahvı anlamına gelen bu sürece en hızlı şekilde müdahale edilmezse ve bu müdahale ulusal irade ile yapılmazsa, 21. yy’ da Kürt ulusu ve Kürdistan’da yaşayan diğer halklar için köleliğin ve esaretin yüzyılı olacağı anlamına gelecektir.

Bu felakete dur diyebilmek, Kürt ve Kürdistan ulusunun kendi geleceğini tayin edeceği ortak bir platform yaratmanın yol ve yöntemini bulmak Kürdistanlı Aydın, Akademisyen, Entelektüel, Sanatçı, Demokrat ve yurtsever her bireyin en acil görevi olmalıdır,

Ulus, sınıfsal, sosyal, inançsal kimlik, ideolojik ve siyasi kaygılarla bir araya gelecek, getirilecek bir topluluk değil. Ulus, farklı sınıf, tabaka, katman, farklı inanç, ideoloji, siyasi ve etnik kimliklerden meydana gelen, sosyal topluluklar bütünüdür.

Bir ulusun birden fazla inanç kimliği olacağı gibi, birden fazla etnik kimliğe sahip olması da ulusun doğasına aykırı değil. ABD ve İsviçre örneğinde tanık olduğumuz gibi.

Daha net bir deyimle, ulusun dini, sınıfı, etnisitesi yoktur. 16. Asırda ortaya çıkan ‘Ulus’ Devletlerin hiç biri de esasında bu özelliklere sahip değildi. Bu özellikleri dayatan Devletler, varlıklarını ancak diktatörlükle sürdürebilmişlerdir; Türkiye de olduğu gibi.

‘Ulus’ Devlet olarak kurulan Fransız devleti bu formu yansıtabilmek için, Fransa toprakları üzerinde yaşayan farklı etnik ve inanç kimlikleri üzerine asırlar boyu baskı, zulüm, katliam ve soykırım uygulamıştır. Bugün ise, Fransa 16. yy’lın ulus Devleti formundan çok uzaktır.

Kürdistan’ın farklı sınıf ve tabakaların temsiliyeti olan farklı ideolojik ve siyasi partilere, sosyal farklılaşmanın ürünü olan zengin, fakir, hırsız, soyguncu, Hain, Yurtsever v.b. toplumsal guruplara sahip olması ulusun doğasına aykırı değil. Ulusun doğasına aykırı Olan, bütün bu farklı toplumsal gurupları bir ideolojinin, bir siyasetin şemsiyesi altında bir araya getirmeye çalışmaktır.

Kürtlerin önündeki en acil görev, önce uluslaşma görevidir. Fakat bu uluslaşma formu ne 16. yy’daki‘ Ulus’ formu, nede 18-19 yy’daki tekçi ideolojik milliyetçilik formunda değil, 21. Asrın ihtiyaçlarını karşılayacak çok kültürlü, çok kimlikli, çok inançlı bir ulus formunda olmalı.

Öyle ise Kürt uluslaşmasını sağlayacak ulusal bir siyasete ve bu siyaseti yürütecek, toplumun özerinde mutabık kalacağı, ulusal bir kuruma ihtiyaç var. Bu kurumun görevi ulus siyaseti yapmaktır; ulusun bütün kesimlerinin haklarını aynı hassasiyetle temsil etmektir. Bu kurum Dünya’nın karşısına ulusun sözcüsü ve temsilcisi olarak çıkar.

Peki bu nasıl başarılır?

Dört Parçadaki Kürt siyasi yapılanmaların bugüne kadar yürüttüğü ulusal birlik çalışması önemli bazı birlik zeminlerine yol açmasına rağmen, ulusu bir araya getirecek ortak politikanın oluşmasına yol açmış fakat ulusal birliğin siyasi iradesinin oluşmasına yol açamamıştır.

Görünen odur ki, Kürt ulusal birliğinin gerçekleşme şansı, bu politik yaklaşımlarla mümkün değil.

Bu sebepten parti siyaseti ve ideolojiler üstü Aydın, Akademisyen, Entelektüel, Gazeteci, Yazar, Toplumun kanaat öncüleri Kürdistan’ın bütün siyasi parti, örgüt, savaşı yürüten ve saha hakimiyeti olan bütün güçlerin yürüttüğü birlik çabasını devr alma tarihi görev ve sorumluluğuyla karşı karşıya.

Toplumun her kesimi içinde karşılığı olan bu şahsiyetler bir araya gelip ulusal birlik çağrısı yapmalı ve bu çağrının gereklerini yerine getirecek pratik çalışmalar başlatmalıdır.

Kürdistan’ın dört parçasındaki bütün siyasi ve toplumsal oluşumlara birlik çağrısı yapmalı, fiili ziyaret ve görüşmeler gerçekleştirmeli, bütün gücünü birlik esprisine kanalize ederek özellikle siyasi oluşumları birliğe katmaya çalışmalı. Bütün bu çabalar sonucu eğer hala birlik çalışması önünde engel teşkil eden varsa, bunun Parti, Örgüt veya şahsiyet olmasına bakmaksızın, birliğe gelmeyen Kurum, Parti, Şahsiyet ve örgütleri teşhir edip, halktan, bu tür kurum ve şahsiyetlere karşı, tavır alması talep edilmeli.

Ulusal birlik Konseyi, Dünya siyaset sahnesinde Kürtler ve Kürdistan halklarının ortak taleplerinin siyasi iradesi olur. Partiler ise ulusun iç sorunlarından kaynaklı sosyal, toplumsal, ekonomik, inançsal ve etnik sorunların takipçisi ve çözüm gücü olarak siyaset ve politika yapmalıdırlar. Devlet olmasa da oluşacak siyasi irade bütün Kürtlerin, Kürdistanlıların ortak çıkarı adına hareket etmelidir.

Ortadoğu ve Dünya güç dengelerinin konjonktüründe ortaya çıkan muazzam değişim ve dönüşüm süreci Kürtlere tehlikeler kadar büyük olanaklar da sunuyor. Tehlikeleri en aza, olanakları kazanıma dönüştürmek için, bir Kürt barış konferansıyla Kürtler ve Kürdistan’da yaşayan bütün halkların ortak siyasi irade beyanını ilan etmenin tam zamanıdır.

Ali ÇATAKÇIN

04.11.19

Bu haber 667 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..