Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 750’nci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Polisin annelere engel olması üzerine, eylem İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta gerçekleşti. Polis tarafından ablukaya alınan sokakta Cumartesi Anneleri, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfil taşıdı. Eyleme Hakların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya da destek verdi.
Bu hafta 28 Temmuz 1993 yılında evinden çıktıktan sonra 3 kişi tarafından kaçırılan ve kaçırıldıktan 10 gün sonra cenazesi Elazığ Hazar Gölü yakınında bulunan Özgür Gündem Gazetesi Bitlis Muhabiri Ferhat Tepe’nin faillerinin yargılanmasını talep etti.
Bu haftaki basın açıklamasını 21 Kasım 1980'de gözaltına alınarak kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren Yazıcı yaptı.
26 YIL ÖNCE KATLEDİLDİ
750’nci haftayı bayram arifesinde gerçekleştirdiklerini hatırlatan Yazıcı, halkın doğru bilgilenme, farklı görüş ve önerilere ulaşma hakkını sağlama fonksiyonunu yerine getiren gazetecilerden biri olan Ferhat Tepe’nin katledilişinin 26’ncı yıl dönümü nedeniyle bir araya geldiklerini belirtti. Türkiye’de basın özgürlüğünü, düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal eden demokrasi dışı bir yönetimin olduğunu ifade eden Yazıcı, “En son Jandarma Genel Komutanlığı’nın yazısı üzerine Ankara 3’üncü Sulh Ceza Hakimliği, 136 internet adresine erişim engeli kararı verdi. Böylece ifade ve basın özgürlüğü yargı eliyle ihlal edilmiş oldu. ‘Önce halka ve gerçeğe karşı sorumluyum’ diyen, ‘sesini duyuramayanların sesi’ olma yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışan gazeteciler, dün de bugün de ağır bedellerle karşı karşıya kaldılar. O gazetecilerden biri de Ferhat Tepe oldu” belirtti.
‘90’LI YILLARIN KARANLIK DÖNEMİNDE GAZETECİLİK YAPTI’
“1974 doğumlu Ferhat Tepe, Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiriydi. 90’lı yılların karanlığında bölgede işlenen ağır insanlık suçlarını haberleriyle kamuoyuna taşıyordu” anımsatmasında bulunan Yazıcı, Tepe’nin 28 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis şehir merkezinde sivil polis olarak bilinen, silahlı telsizli 3 kişi tarafından kaçırıldığını hatırlattı. Tepe’yi kaçıran otomobillerden birinin daha sonra bölgedeki karakolun önünde görüldüğünü aktaran Yazıcı, “Ferhat'ın kaçırılmasının ardından DEP Bitlis İl başkanı olan babası İshak Tepe'yi telefonla arayan bir kişi, oğlunun hayatına karşılık DEP il örgütünü kapatmasını ve fidye vermesini istedi. İshak Tepe, telefondaki sesi Tatvan 6. Zırhlı Tugay komutanı General Korkmaz Tağma'ya benzettiğini kamuoyuna açıkladı” diye belirtti.
‘AVUKUT EPÖZDEMİR DE KATEDİLDİ’
Tepe ailesinin, Bitlis Asayiş Şube Başkanlığı’na, Emniyet Müdürlüğü’ne, Valiliğe, Savcılığa, Başbakan’a, İçişleri Bakanı’na ve OHAL Valisi’ne başvurarak oğullarının bulunmasını istediğini vurgulayan Yazıcı, “Ailenin ısrarlı arayışı sonucunda gözaltına alındığı inkar edilen Ferhat'ın ağır işkence görmüş bedenine 13 gün sonra ‘meçhul kişi’ olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı” diye konuştu. Ailenin avukatlığını üstlenen İHD Temsilcisi Şevket Epözdemir’in tüm tehditlere rağmen davadan vazgeçmeyince kaçırılarak katledildiğini hatırlatan Yazıcı, İshak Tepe’nin ise oğlunun kaybedilmesiyle ilgili kamuoyuna yaptığı açıklamalar nedeniyle “güvenlik güçlerini tahkir ve tezyif etme” suçundan bir yıl hapis yattığını dile getirdi.
‘AİHM TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ’
Tepe davasının İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşındığını kaydeden Yazıcı, şöyle devam etti: “Kamu görevlileri, AİHM’de tanıklık yapacak iki kişinin baskı ve menfaat sağlama taahhüdüyle yalan beyanda bulunmalarını sağladı. AİHM’in olayın kamu görevlileri ile ilgisi olup olmadığı açısından kritik öneme sahip olduğunu değerlendirdiği General Korkmaz Tağma’nın mahkemeye ifade vermesi hükümet tarafından sağlanmadı. Tüm engellemelere rağmen 9 Mayıs 2003 tarihinde AİHM, Ferhat Tepe soruşturmasında ‘şaşırtıcı eksiklikler’ olduğu tespitini yaptı. Olayın aydınlanması için hükümetin AİHM ile işbirliği yapmadığı, gerekli bilgi, belge ve tanıklara ulaşımı sağlamadığı ve etkin bir cezai soruşturma yapmadığı için Türkiye’yi mahkum etti.”
‘ZAMAN AŞIMI GEREKÇESİYLE SORUŞTURULMA YAPILMADI’
İç hukukta ailenin yaptığı tüm başvuruların gerekçesiz bir şekilde reddettiğini vurgulayan Yazıcı, şunları söyledi: “Ferhat’ı Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda işkenceli sorguda gördüğünü söyleyen 14 tanığın ifadesine başvurulmadı. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma 2013 yılında zamanaşımı gerekçesiyle kapatıldı. Dava daha sonra Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Ancak değerlendirmesini uluslararası hukuka aykırı biçimde ‘insanlığa karşı suç’ kapsamında yapmayan mahkeme, zamanaşımı gerekçesiyle soruşturmanın yeniden açılmasını engelledi.”
‘TEPE İÇİN ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Ferhat’ın kaybedilişinin 26. yılında bir kez daha hükümeti ve idari makamları, soruşturma ve kovuşturma makamlarını, uluslararası insan hakları hukukuna uygun davranmaya çağrısında bulunan Yazıcı, “Ferhat Tepe ve tüm kayıplarımız için adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 50 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye belirti.
ANNE TEPE: GALATASARAY MEYDANIN’DA OTURACAĞIZ
Yazıcı’dan sonra söz alan Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe de, oğlunun kaçırıldığı zaman 19 yaşında olduğunu hatırlatarak, “Kaçırıldığı gün her türlü girişimde bulunduk ama devlet bir şey yapmadı. Oğlumun katledilmesinde baş şüpheli olan Korkmaz Tağma hakkında hiçbir işlem yapılmadı” dedi. Cumartesi Anneleri olarak hak arayışlarından vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Tepe, “Galatasaray Meydanı’nda ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Bir gün elbet orda tekrardan oturacağız” diye belirtti.
AYKOL: TEPE’Yİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ
Bu haftaki eyleme Sincan F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olarak bulunan Kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nin Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol da mektup gönderdi. Aykol’un gönderdiği mektup şu şekilde: “Halkımızın haber ihtiyacını karşılamak amacıyla hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan genç muhabir arkadaşlarımızdan Ferhat Tepe'yi kaçıranları, kaçırdıktan sonra babası İshak Tepe'yi tehdit edenleri ve öldürdükten sonra, onu tutulduğu garnizondan uzak bir yere atanları, en az biz kadar, devlet de İyi biliyor. Bu konudaki soruşturmalardan bir sonuç alamasak da, Ferhat'ın arkadaşı gazeteciler olarak onun boşluğunu hissettirmedik. Bundan sonra da O'nu unutmayacağız, unutturmayacağız!”
EREN: GAZETECİLİK DİRENİYOR
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın İş Başkanı Faruk Eren de gazetecilerin çok bedel ödediğini ve ödemeye devam ettiğini söyledi. Tepe’nin ölümünün üzerinden 26 yıl geçtiğini belirten Eren, “Gazetecilik mesleği katledilmek isteniyor. Hüseyin Akyol 70 yaşında cezaevine atıldı. 150’ye yakın meslektaşlarımız cezaevinde onlarca gazete sitesi ise kapatıldı. İktidarı rahatsız eden her haber kaynağı kapanıyor. Tüm bunlara rağmen onurlu bir gazete direnişi var. Gazetecilik direniyor” diye konuştu.
(Medyadan)