Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / "Önder Apo’yu özgürleştirmek onursal bir görevdir"

"Önder Apo’yu özgürleştirmek onursal bir görevdir"

02 Kasım 2017, 17:29

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı özgürleştirmenin onursal bir görev olduğunu söyledi.

“Önderlik olmadan bu topraklarda başı dik ve onurluca yaşanamaz. Böyle bir yaklaşım sergilenmeli ve zaten düşman da böyle ele alıyor” diyen Karayılan, Türk devletinin Kürt halkının projesini karartmak için İmralı işkence sistemini ortaya koyduğunu belirtti. Böylece halkın iradesinin kırılmak ve teslim alınmak istendiğini de sözlerine ekledi.

Denge Welat Radyosu’na konuşan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, 4 Kasım’da Almanya’nın Düsseldorf kentinde “Faşizme geçit vermeyeceğiz” sloganı ile düzenlenecek mitinge de güçlü katılım çağrısında bulundu.

Karayılan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

“Önder Apo sadece bir kişi değildir. Önder Apo’nun formasyonu bugün çok fazla genişlemiş ve bir kişi olmaktan çıkmıştır. Bir halkın Önderidir. Bugün bir halkın iradesini temsil etmektedir. Bizim için halkımız için bir onurdur. Önder Apo’yu özgürleştirmek onursal bir görevdir. Bu boynumuzun borcudur. Önderlik olmadan bu topraklarda başı dik ve onurluca yaşanamaz. Böyle bir yaklaşım sergilenmeli ve zaten düşman da böyle ele alıyor.

Düşman halkımızın projesini karartmak için, İmralı işkence sistemini ortaya koymuştur. Halkın iradesini kırmak ve teslim almak için bu sistemi uygulamaktadır. Onun içinde esasta bu İmralı işkence sistemi Kürt halkını katliamdan geçirme planıdır. Türk sömürgeciliği Erdoğan öncülüğünde halkımıza yönelik katliamdan geçirme savaşı yürütmektedir ve İmralı da geliştirdikleri işkence sistemi de dünyada eşi benzeri bulunmamaktadır. Burada ne kanun ne nizam ne de herhangi bir yasa bulunmakta. Türk devleti uluslararası kanunları ve kendi kanunlarını ayaklar altına almaktadır. Neden bunları yapıyor? Bir sonuca varmak için yapıyor. Burada bir savaş yaşanmakta. Burada bir direniş var. Onun içinde bazen halkın psikolojisini bozmak için yalan haberler yapılmakta. Bir bilinmezlik söz konusu ve iki yıldır hiçbir haber alınmamakta. Halk bize sormakta ve biz de bir şey olmadığını söylemekteyiz. Yani tek bir şey var: Biz her türlü direneceğiz! Önder Apo’nun özgürlüğü için direnmek, Kürdistan halkının özgürlük direnişinin bir bütünüdür. Türkiye de yaşanan bundan ibarettir. En başta biz militanların görevidir. Biz de bu görevimizin bilincinde olmalıyız.

TECRİDE KARŞI ABD VE AB’NİN DE SORUMLULUĞU VAR

Türk devletinin bu uygulamalarına karşı uluslararası güçlerin de görevleri olduğu ayrıca bir husustur. Amerika ve Avrupa Birliği’nin de sorumluluğu var. Şu an halkımız CPT önünde eylemler gerçekleştirmekte. Doğrudur, Avrupa Birliği’nin ve CPT’nin de görevleri ve sorumlulukları vardır. Neden? Çünkü uluslararası komploda esaret, kaçırma durumlarında uluslararası devletlerin rolü var. İkincisi, bilindiği üzere Ortadoğu’da şimdi Üçüncü Dünya Savaşı yürütülmekte, DAŞİ- El Nusra gibi insanlığa bela edilmiş. DAİŞ tek bela değil, El-Nusra ve Selefi örgütlenmesi birçok oluşum bulunmakta. Bu belalar bütün insanlık için tehlike oluşturdu. Bu güçler, Avrupa, Amerika’da birçok saldırıda bulunmadı mı? Bütün dünya bunlardan dolayı bir korku ve panik durumuna girdi.

ÖNDER APO’NUN FİKİRLERİ İLE DAİŞ YERLE BİR EDİLDİ

İyi peki kim bunlara karşı savaştı? Rojava devrimi bunu gerçekleştirdi. DAİŞ’in başkenti QSD, YPG, YPJ güçleri tarafından özgürleştirildi. DAİŞ’i yerle bir etti. Bunlar hepsi orada savaşan savaşçıların sırtından kazanıldı. Bu savaşçılar kimden ilhamlarını aldılar? Kimin ideolojisinden cesaret aldılar? YPJ içinde yer alan kadınlar kimin fikirleri ve düşünceleri ile yaşam buldular ve özgürlük mücadelesini yürüttüler? Gidip bu soruları onları kendisini sorun. Onlar Önder Apo’nun fikir ve düşünceleri ile bu kudrete ulaştılar. Böyle DAİŞ’e karşı büyük bir cesaret ile durdular.

Önder Apo’yu okumuşlar. Önder Apo’nun ruh, fikir ve felsefesini kendilerine yöntem yapmışlar, böyle irade kazanmışlar. Şimdi DAİŞ terörüne karşı duranlar, Önder Apo’nun düşünceleri ile DAİŞ ve El Nusra’ya karşı savaşmaktadırlar. Böyle bütün insanlığı bu beladan kurtardılar. Ama insanlık da Önder Apo’ya yönelik yapılan bu işkenceye seyirci kalmaktadır. Onların da sorumlulukları vardır. Ne zaman DAİŞ’e karşı Rojava’da zafere doğru gidildiyse, o zaman AKP çözüm projesini durdurma kararını almıştır. Önder Apo ile diyalogu kestiler, Önder Apo üzerinde tecridi ağırlaştırdılar ve işkence sistemini uygulamaya başladı. Neden Kobanê’de savaş oldu, neden Girê Spî özgürleştirildi? Bu sebepleri ortaya koyup ‘bize karşı tehdit oluştu’ demediler mi? Erdoğan ve AKP hükümeti bütün bunlar için Önderliğimizi suçlu görmüyor mu peki? Bütün bunlar için bugün yoğun bir işkence uygulamaktalar. Fakat Önder Apo bu çabası ile birlikte, fikir ve felsefesi ile ne yaptı? İnsanlığı DAİŞ ve El- Nusra belasından kurtardı.

CPT SORUMLULUKLARINA SAHİP ÇIKMALI

Bundan dolayı biz buradan bir daha Amerika ve Avrupa Birliği yetkililerine çağrıda bulunuyoruz, bu hususta da sorumluluklarınıza sahip çıkın. Onlar da sorumlu. CPT herkes için CPT’dir, fakat Önder Apo ya da Kürt halkı için hiçbir şeydir. Kendisini bu rolden çıkarmıştır. İmralı’ya ziyaret için gidip geliyor, ama kimseye bir şey söylememekte ya da gitmemektedir. Bu örgütün asıl görevi değil midir ki, bir yerde insan hakları ayaklar altına alınır ise, ya da aile ile görüştürülemiyorsa ve insanlık onurunun çiğnendiği noktalara gidip müdahalede bulunsun? Peki niye İmralı’da bunu yapamıyor? Neden kendi sorumluluklarına sahip çıkamıyor? Bütün bunlardan ötürü halkımız bu ulus devletleri de sorumlu görmelidir. Biz de buradan çağrı da bulunuyoruz, bu güçler sorumluluklarına sahip çıksınlar. Çünkü Türk devletinin bu yaptıklarından, onların da sorumluluğu ve payı vardır. Onun için de buna karşı çıkmalılar ve tavır koymalıdır.

ÖNDERLİĞİ SAHİPLENME EYLEMLERİ GÜÇLENMELİ, BÜYÜMELİ

Bu çerçevede halkımızın bir çabası vardır. Başta Avrupa’da yaşan halkımız olmak üzere Kürdistan’ın her yerinde zayıf da kalsa bir çaba ortaya konuluyor, sahiplenme ve eylemler düzenleniyor. Bu eylemler daha güçlenmeli ve büyümelidir. Bizler daha cesaretli Önder Apo’yu sahiplenmeliyiz. Özelikle Bakurê Kurdistan’da, Önder Apo yıllarca Türk devleti ile diyalog gerçekleştirdi. Türk devleti müsteşarları aracılığı ile Kürt halkının davasını yürüten temsilci olarak kabul etiler ve aynı masada oturdular. Bir ara övgüler yağdırdılar. Bakur’da yaşayan halkımız da hiçbir kaygı duymadan Önderliği sahiplenmeli ‘Bizler Öndeliğimize sahip çıkıyoruz. Sizin önceden kabul etiğiniz hususlar bizim için esastır’ demelidir.

Bakur’da yaşayan halkımız bilmelidir ki, İmralı’da yaşanan işkence halkı sessizleştirmek için uygulanıyor. Onun için de bizim sessizliği sonlandırmamız gerekiyor. Bu anlamda başkaldırın, kendinize sahip çıkın. Önderliğine sahip çıkmak, kendine sahip çıkmaktır.

4 KASIM YÜRÜYÜŞÜNE GÜÇLÜ KATILIM ÇAĞRISI

Öte yandan, Avrupa’da bazı demokratik kurumlar ve Kürtlerin demokratik kurumları ortak bir şekilde 4 Kasım’da Düsseldorf’ta ‘Faşizme geçit vermeyeceğiz’ sloganı ile miting gerçekleştirecekler. Bütün Avrupa’da yaşayan yurtsever halkımız bu eyleme katılmalıdır. Bu da Önder Apo’ya yönelik yapılanlara karşı büyük bir başlangıca vesile olabilir. Önder Apo’ya yönelik yaşanan saldırılara karşı büyük bir eylem olabilir ve bütün dünyada yankı yapabilir. Bunu için de Avrupa’nın her yerinde yaşayan Kürdistanlılar bu mitinge katılmalıdırlar. Burada tepkilerini daha büyük bir biçimde ortaya koyabilirler. Bunun ile birlikte bütün dünya Kürt halkının Önderliğine, onuruna ve geleceğine nasıl sahip çıktığını görebilir. Bütün bunlardan dolayı Avrupa’daki halkımız çok güçlü bir şekilde bu mitinge katılmalıdır.

ŞIRNAK İÇİN DÜZENLENEN KAMPANYA ÖNEMLİ

Şırnak’ta yaşayan halkımıza yardım kampanyası da Avrupa’daki halkımızı ilgilendirmektedir. Heyva Sora Kurdistan öncülünde Şırnak’taki halkımıza yardım etmek amaçlı Kardeş Aile Kampanyası başlatılmıştır. Bu kampanya gerçekten değerli ve anlamlı bir kampanyadır.

Avrupa’daki halkımız şimdiye kadar fedakarlık konusunda büyük roller üstlenmiştir. Fakat bundan sonra daha fazla rollerini oynayarak yaratıkları değerlerini büyütmelidirler. Biliniyor ki, bu kampanyadan önce de halkımız yapılan kampanyalara güçlü bir şekilde katıldı ve sahip çıktı.

Şırnak, Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin, Gever ve Sur da birçok aileye kardeş aile bulundu ve planlaması yapıldı ve bütün bunlar için yardımlar sürmektedir. Bu gerçekten anlamı büyük bir duruştur. Birbirini sahiplenme çabasıdır ve insancıl bir şekilde ulus birliğinin temsilidir. Bu da sizin için anlamlıdır.

Bu çerçevede iki çağrımız olacak. Birincisi; geçen yıl başlayan bu kampanya bir yıl içindir. Çağrımız bu kampanyanın bir yıl daha devam etmesi biçimindedir. Avrupa’daki değerli yurtsever insanlarımız kardeş ailelere olan yardımlarını bir yıl daha devam ettirebilirler. İkinci çağrımız; Şırnak için başlatılan bu yeni kampanyaya, 1000 kardeş aile oluşturma kampanyasında Avrupa’nın destek olması yönünde.

ŞIRNAK BİLİNÇLİ OLARAK YIKILDI

Niye Şırnak? Niye AKP, Türk devleti özellikle Şırnak üzerinde yoğunlaşıyor? Şırnak, Botan merkezi olan bir şehir. Her kes iyi bilir ki Botan direniş kalesidir. Mücadelemizde böyle bir yer ve anlamı var. Bu sebeple de Türkiye devleti Botan’da Şırnak halkının iradesini kırmaya yönelmiş, teslim almayı amaçlıyor ve bu biçimde, işte Botan merkezde kendi hakimiyetimi kurdum demek istiyor; bununla da tüm Kürdistan’a egemen olacağım deniliyor. Temelde bu amaç ve siyasetle Şırnak’a yaklaşım sergileniyor. Örneğin Şırnak savaşta fazla bir yıkım yaşanmadı. Savaşta Türk devleti en fazla Şırnak’ta darbe yedi, fakat şehir fazla yıkılmadı.

Savaş durduktan, gerillalar çıktıktan sonra kepçelerle şehir yıkıldı. Öncesinde yıkılan evler azdı. Bu niye böyle yapıldı? Bu özel savaşlarına dayanıyor. Onlar özel savaş çerçevesiyle Şırnak’a yaklaşıyorlar, bununla değerli Şırnak halkımızın iradesini kırmayı amaçlıyorlar. Çünkü halk orada büyük bir irade sergiledi. Örneğin halkın orayı terk etmemesini istiyor, halkı oraya yerleştirmek istiyor ama kış geldi, halk orada nasıl yaşayacak? Ev yok, yer yok ve düşman da evleri ısrarla ben yapacağım diyor. O binalar da hapishaneler gibi kameraları evlere, mahallelere, her yere yerleştirmek istiyor, kim nereye gidiyor, ne yapıyor açık cezaevi gibi gözetlemek istiyor. Bu sebeple halkımız çok haklı biçimde TOKİ evlerine girmeyeceğini belirtiyor. Halkımız haklı. Niye? Çünkü o evler zindan biçimde inşa edilmiş. Kontrolü sağlamak adına o binalar kurulmuş. Türk devleti Kürtlere aşık olduğu için Kürt şehirlerini, Sur’u, Şırnak’ı, Nusaybin’i yıkıp yerine yeni binalar inşa etmiyor. Daha fazla kontrol sağlama adına bunu yapıyor.

AÇIK CEZAEVLERİ İNŞA ETMEYİ AMAÇLIYORLAR

Irak’ta, Vietnam’da da daha önce böyle yapıldı. İşgalci devletler o yerlerin halkını kontrol altına almak için stratejik köyler inşa etti. Güney Kürdistan’da buna ‘tecemmûyî’ deniliyor, yani bütün halkı bir araya getiriyorlar. Örneğin 40-50 köyü yan yana getirip nüfusu 20-30 bine ulaşıyor, bu tür köyler yapılıp etrafına da karakollar inşa ediliyor, devrimle ilişkilerini koparma adına, onları teslim alma adına sürekli kontrol altında tutuluyorlar. Türk devleti de daha önce bunu tartıştı ancak buna gerek duymadılar, tüm köyleri boşalttılar. Örneğin şimdi her şehir etrafında kaç köy var? 3-4 köyden fazlası yok. Tüm köyleri yakıp yıktılar. Stratejik köyleri inşa etme gereği duymadılar. Şehirleri boşaltamadıklarından dolayı şimdi de şehir de bunu inşa ediyorlar. Köyleri boşalttılar fakat şehirleri de boşaltsalar dünya şaşırır. Bu sebeple şimdi şehir merkezlerinde modern stratejik köyler inşa etmek istiyorlar. Bu şekilde şehirde olan biten her şeyde denetim sahibi olmak istiyorlar, sürekli bir kontrol, gözetimi sağlamak istiyorlar. Zindan nedir? Gözetim, denetim, kontrol değil mi? Onlar TOKİ binalarıyla bunu gerçekleştirmek istiyorlar, halkımızı göz altında tutmak istiyorlar. Açık cezaevi gibi. Türk devleti özel bir biçimde Şırnak’a yaklaşıyor.

Bunun için de yurtseverlerimizin de Özgürlük Hareketi de halkımız ve Avrupa’daki yurtsever insanlarımız da Şırnak’a yönelik özel bir tavır sergilemeli. Şırnak halkımızın direnişi, kendi kendini yönetme istem ve iradesini kimse teslim etmemesi değerli ve kutsaldır. Avrupa’daki halkımızın da bu tutuma destek sunmaları gerekir, bu çerçevede 1000 kardeş aile kampanyasında katılmaları gerekir.”

Ulusal birlik Kürt halkının tek çözüm yoludur

Karayılan: İçinde bulunduğumuz süreç, Kürdistan özgürlük davası, Kürt halkının özgürlüğü için tarihi fırsatlar sunuyor. Kürt halkının özgür ve bağımsız bir şekilde yaşaması için bu fırsatların iyi değerlendirilmesi gerekiyor.

Denge Welat Radyosu’na konuşan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, başarı için insanın dostunu ve düşmanını iyi tanıması gerektiğini söyledi. Atalarına düşman olanın kendine dost, gerçek dostları da düşman görünce sonuca ulaşılamayacağını dile getiren Karayılan, “Bu gerçeklik bir kez daha ispatlandı. Dostunu düşmanını tanımayan, yanlışa düşer. Dolaysıyla Kürdistan’daki işgalci güçlere güvenmemek, herkese sırtını yaslamamak gerekiyor. Sırtını kendine, halkına, gücüne yaslamak gerekiyor. Bunlar çok önemli ve temel konulardır. Özellikle başarı ve sonuç almak için bunlar olmazsa olmazlardır” dedi.

Şu anda Türk devletinin Efrîn’e yönelik saldırılarına ilişkin de konuşan Karayılan şunları söyledi: “Efrîn halkımız bunu iyi bilmeli; nasıl ki Kobanê halkımızı yalnız bırakmadı, değerli Efrîn halkımızı da yalnız bırakmayacağız. Bu konu da Efrîn halkımızın içi rahat olmalı. Ancak her şeyden önce kendisine güvenmesi gerekiyor, kendi gücüne, YPG/YPJ savaşçılarına güvenmesi gerekiyor.”

Karayılan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

Kürt özgürlük hareketi önemli ve hassas bir süreçten geçiyor. Bu önemli süreçte Güney Kürdistan'da meydana gelen gelişmeler hem bizleri hem de tüm Kürt halkınız üzmüştür. Biz gerçekten zamanında gerekli uyarılarda bulunmuştuk. Hem görüşmelerimizde hem de basın yolu ile çoğu zaman uyarılarda bulunduk ancak uyarılarımız dikkate alınmadı. Bizim dışımızda da birçok kesimin aynı uyarıları dile getirdiğini biliyoruz.

İçinde bulunduğumuz süreç, Kürdistan özgürlük davası, Kürt halkının özgürlüğü için tarihi fırsatlar sunuyor. Kürt halkının özgür ve bağımsız bir şekilde yaşaması için bu fırsatların iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Söz konusu fırsatların değerlendirilmesi, başarıya ulaşmanın doğru yol yönetimini bulmak önem arz ediyor.

Her şeyden önce içteki birlik öncelikli konudur. Yani başta insanın başta kendi içinde birliği yaratması gerekiyor. Parçalar arası birlik ile her parçanın kendi içindeki birliğin sağlanması gerekiyor. Birçok Kürt siyasetçi bu duruma hareket ve partilerin ihtiyacına göre yaklaşıyor. Hayır, ulusal birlik ulusal ihtiyaçtır. Uluslaşmak, halklaşmak için birliğe ihtiyaç var ancak biz bunu yeterince kavratamadık, temel gündem haline getiremedik.

Başarı için insanın dostunu ve düşmanını iyi tanıması gerekiyor. Atalarına düşmanı olanı kendine dost, gerçek dostları da düşman görürsen sonuca ulaşamazsın. Bu gerçeklik bir kez daha ispatlandı. Dostunu düşmanını tanımayan, yanlışa düşer. Dolaysıyla Kürdistan’daki işgalci güçlere güvenmemek, herkese sırtını yaslamamak gerekiyor. Sırtını kendine, halkına, gücüne yaslamak gerekiyor. Bunlar çok önemli ve temel konulardır. Özellikle başarı ve sonuç almak için bunlar olmazsa olmazlardır. Güney Kürdistan siyasetinde bu konularda meydana gelen yanlışlıkların sonucunu görüyoruz. Dediğim gibi, ortaya çıkan sonuçtan üzüntü duyuyoruz. Bu gelişmelerden artık ders çıkarılması gerekiyor. Ve Güney Kürdistan’daki halkımızın özgürlük imkanlarının bugün her zamandan daha fazla olduğunu bilmesi gerekiyor. Gelişen bu durum karşısında halkımız moralini düşürmemelidir. Doğru yol ve yöntemler mevcuttur ve bu yol yöntemler ile başta Güney Kürdistan olmak üzere Kürdistan'ın genelinde halkımızın amacına ulaşacağına inanıyoruz.

Halkımızın şunu iyi bilmesi gerekiyor; Kerkük'teki gücümüz az olmasına rağmen Kerkük'ten en son çıkan bizim güç olmuştur. Halk çıkmaya başladıktan ve orada kalma ve savunma koşulları ortadan kalktıktan sonra, güçlerimiz bir gün sonra geri çekildi. Hatta güçlerimize bilgi dahi vermediler. Örneğin Kerkük'te ilk başta Meyafil'de güçlerini iki gün önce çektiler ve bize haber vermediler. Orada bir birliğimiz vardı, onlar yalnız başına kalmıştı. Daha sonra durumun farkına varan güçlerimiz geri çekildi. Yani o biraderler güçlerimize bilgi vermeden çekildiler!

Halkımız şunu da bilmelidir; Güney Kürdistan yönetimi tavır geliştirmiş olsaydı, onları yalnız bırakmazdık. Ancak karar alarak geri çekildiler. Peşmerge savaşabilirdir fakat geri çekilme kararı alınmıştı.

Bunları dile getirirken, kimsenin 'Güney Kürdistan hassas bir süreçten geçiyor, eleştiriler yapılıyor ya da önü kesiliyor' demesini istemiyor. Böyle bir durumun gelişmesini istemiyoruz. Biz tekrardan yardımcı olmak istiyoruz, doğru yola girmesini ve bunun için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek istiyoruz.

Her şeyden önce şu gerçeklik tekrardan açığa çıktı: Ne yapılacaksa insanın önceden hazırlığını yapması gerekiyor. Yani hazırlık yapılmadan hiçbir iş başarılamaz. Referandumu gündemleştirdiler ancak ne içte ne de dışta hazırlık yaptılar. İçte ortak kararlaşmanın gerçekleşmesi gerekiyordu. Dışta ise gerekli desteği elde ederek kamuoyuna kabul ettirmenin çabası içerisine girilmesi gerekiyordu. Ancak hiçbir hesap yapılmadı. Bu yanlış. Bunu zamanında eleştirdik ve ortaya çıkan sonuç da bu doğrultuda. Yeni sürece de yanlış yaklaşılmaması gerekiyor.

Ortaya yeni bir süreç çıktı. Herkes kendi dışındakini suçluyor. İnsan, bu suçlamanın derinleşmesi, çelişkilerin büyümesi ve bunun parçalanmaya, iç savaşa evrilmesinden korkuyor. Şu an var olan temel tehlike budur. Dolayısıyla tekrar çağrıda bulunuyoruz; doğrudur referandum her halkın olduğu kadar Kürt halkının da hakkıdır. Fakat bunun çare olmadığı ortaya çıktı. Zamansız ve hazırlıksız yapıldığı ve atılan bu adımın yanlış olduğu ortaya çıktı. Tekrar hataya düşmeden, doğru usul ile yaklaşmamız gerekiyor. Ulusal birliğin tek çare olduğu belli oldu. Özellikle bu süreçte sorumluluğu olan güçler KDP ve YNK'nin daha çok sorumlu davranmaları ve iç çelişkileri derinleştirmemelerini umuyoruz. Eleştiriler olabilir, ancak içi çelişkilerin derinleştirilmesi olumsuz sonuçlara yol açabilir.

Önder Apo "Kürt konseyi, ulusal bir mahkemenin ve Kürt ortak savunma gücünün' olması gerektiğini söylemişti. Söz konusu ulusal kurumlar olmuş olsaydı şu an kimin suçlu, kimin haklı olduğunu ortaya çıkarırdı. Böyle bir durumunun olmamasından kaynaklı taraflar birbirini suçluyor. Hata ve eksikliklerin yaşandığı ortada, ancak kimin bunda ne kadar payı var, bu tartışma konusu.

Temel gündemin, Güney Kürdistan halkı olarak kendimizi nasıl tekrar toparlayabiliriz ve bunun yol yöntemleri olması gerekiyor. Bunun temel yolu da birliktir, ulusal birliktir. Bunu geliştirmek gerekiyor.

Güney Kürdistan'daki halkımız umutsuzluğa kapılmamalıdır. Kürdistan özgürlük davası devam ediyor ve mücadelemiz başarıya ulaşacaktır. Bölge'nin en eski halkı olarak toprağımızda özgür ve bağımsız yaşama hakkımız vardır. Hiçbir güç buna engel olamaz. Ancak bunun doğru yol yönetimini geliştirmemiz gerekiyor. Şu an Kürdistan bölgesi ile Irak devleti arasındaki sorunların diyalog yöntemi ile çözülmesi gerekiyor. Şiddet ve çatışmadan uzak durmak lazım. Diyalog ile sorunların çözüme kavuşturulması gerekiyor. Kürt halkının bu tarihi süreçte mutlaka amacına ulaşacağına inanıyoruz. Bu temelde özgürlük davası mücadelesinin yükseltilmesi gerekiyor.

‘GÜNEY KÜRDİSTAN’A YAPILAN SALDIRILARI TÜRK DEVLETİ ÖRGÜTLEDİ’

Türk devletinin rolü esastır. Doğrudur belki şu an bunu yürürlüğe koyan Irak devletidir ancak bölgede Kürt davasına en yumuşak davranan devletin Irak devleti olduğunu unutmamak gerekiyor. Türk devleti şoven, ırkçı ve düşmandır. Türk devleti bu düzeyde tavır sergilememiş olsaydı, İran ve Irak ile bu kadar temasta bulunmasaydı, bu ittifakı geliştirmemiş olsaydı, Irak devleti böyle yaklaşmazdı. Yani yaşananlarda Türk devletinin rolü esastır. Dünya üzerinde Kürt halkının en büyük düşmanı Türk devleti ve Erdoğan’dır. Zaten Irak ordusu devreye girmemiş olsaydı, Türk ordusu devreye girmiş olacaktı. Türk devletinin "Eğer krizin büyümesini istemiyorsanız, aramızda savaşın meydana gelmesini istemiyorsanız, bu meseleyi çözmeniz gerekiyor" dediği anlaşılıyor. Zaten atılan her adımda "Biz arkasındayız" diye açıklamada bulunuyorlar. Hatta "Irak az yapıyor" diyor. Yani Irak'a da baskı uyguluyor. Anlaşmaya vardıkları anlaşılıyor. Dolayısıyla düşmanımız iyi tanımamız gerekiyor.

‘REQA ZAFERİ, KÜRT, ARAP, SÜRYANİ HALKLARININ BİRLİĞİNİN SONUCUDUR’

Reqa zaferini her şeyden önce halkımıza ve bu kahramanlık destanını yaratan savaşçılara kutluyoruz. Kahraman savaşçıları ve tüm Rojava Kürdistanı halkını tekrar selamlıyoruz. 1 Kasım Dünya Kobanê Gününü tüm Rojava ve Kürdistan halkına kutluyorum. Büyük komutan fedai yoldaş Gelhat, fedai yoldaş Arin Mirkan şahsında tüm Kobanê şehitlerini anıyorum, kendilerine verdiğimiz sözü bu vesile ile tekrarlıyorum. Kobanê direnişi Kürdistan halkı tarihinde altın bir sayfa, kahramanlık destanıdır. Kürt halkı davasını, Kürdistan özgürlük mücadelesini ve Kürt özgür kadın mücadelesini tüm dünyaya tanıttı.

Reqa zaferi değerli bir atılım idi. Reqa başarısı aynı zamanda Kobanê ve Şengal'ın intikamı anlamına geliyor. Doğrudur, Reqa zaferi Kürt, Arap, Süryani halklarının birliği, Ortadoğu devrimi gibi birçok anlama sahip. Ancak temel olarak bir intikam alma atılımıydı.

Kobanê'ye yapılan saldırının DAİŞ ile AKP planı olduğunu biliyoruz. Kobanê kazandı ve bu DAİŞ'in bitişinin başlangıcı oldu. Ancak AKP ve Türk devleti kendisini sakladı, perdenin arkasında yer aldı. Şu an Efrîn'de perdeyi kaldırdılar ve meydana çıktı. Ve şu an Türk devletinin ya da AKP'nin Efrîn’e saldıracağı tartışılıyor. "Yenilen pehlivan güreşe doymazmış' misali, Kobanê'de yenilen Türk devleti şimdi de Efrîn’e el uzatmaya kalkışıyor. Bunu da açıkça söylüyor.

Şunu belirtmek istiyorum. Efrîn halkımız bunu iyi bilmeli; nasıl ki Kobanê halkımızı yalnız bırakmadı, değerli Efrîn halkımızı da yalnız bırakmayacağız. Bu konu da Efrîn halkımızın içi rahat olmalı. Ancak her şeyden önce kendisine güvenmesi gerekiyor, kendi gücüne, YPG/YPJ savaşçılarına güvenmesi gerekiyor. Yani sırtını kimseye dayamadan, kendisine güvenmeli, savaşçılarına güvenmelidir. Böylece ayağını sağlam yere basmalıdır. Bu temelde Efrîn direnişi başarılı olacaktır. Nasıl ki Kobanê direnişi DAİŞ'in tükenişin başlangıcı oldu, Efrîn zaferi de AKP rejiminin yok olmasını başlangıcı olacaktır. Bu kesindir. Dolayısıyla Efrîn dağlarında gelişen direniş Kürdistan'ın geneli için rol oynayacaktır. Sadece Kürdistan ile sınırlı kalmayacaktır, tüm Suriye, Türkiye ve Ortadoğu için önemli bir rol oynayacaktır.

Efrîne saldırmak onlar için hata olacaktır ve bu hata onların sonunu, halkların ise zaferini ortaya çıkaracaktır. Yani Efrîn direnişin böylesi bir anlamı var. Sadece Efrîn’in direnişi olmayacaktır, tüm Kürt halkı ve bölge halkları AKP faşizmine karşı direnecektir. Bundan dolayı her Kürt bireyi ve demokrasi yanlısı herkes, bu çerçevede Rojava'ya özellikle Efrîn direnişine yaklaşması gerekiyor.

Halkımızın bu konuda zorlanmayacağına ve mücadelesini geliştireceğine inanıyorum. Dediğimiz gibi, kendisine güvenirse eğer, başarıyı yüzde yüz sağlayacaktır.”

ANF

Bu haber 1023 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..